Tango, Buenos Aires, Arjantin ve Montevideo, Uruguay kökenli bir dans ve müzik türüdür. Dansla beraber gelişen müzik tarzı da aynı adla anılmaktadır.
İlk yılların tangosu “tango criollo” veya “basit tango” olarak bilinmekle beraber, günümüzde Amerikan ve uluslararası tango stilleri, Fin tangosu, Çin tangosu gibi çeşitli türler gelişmiştir. Ancak orijinal tango, doğduğu toprakların adıyla, “Arjantin tangosu” olarak anılmaktadır. Tangonun dramatik duygusu, dans sırasında çok zengin doğaçlama fırsatları yaratması, dansın özünde aşk ve melankoli tutkusunun yatmasından ileri gelmektedir.
Tango müziğinin temel çalgısı Alman icadı olan fakat ismini Arjantin Tango’su ile duyuran akordeonun akrabası bandoneon‘dur.
Burada bir parantez açalım ve bandoneon çalgısı hakkında bilgi verelim.
Bandoneon, tahminen 1845 yılında icat edilen ve Almanya kökenli tuşlu ve körüklü koncertinas isimli enstrümanlar ailesinin bir üyesidir. Koncertinas –İngiliz Adaları’nda kullanılanlardan farklı olarak- her iki tarafında 14 tuşu olan küçük kare bir enstrümandır. Tahminen 1856 yılında tuş sayısı 70’ten fazlaya çıkarılmış ve bu enstrümana Krefeld, kuzey Almanya’da bir müzik dükkânı sahibi Heinrich Band anısına ticari isim olarak ‘Bandoneon’ adı verilmiştir.
Aşağıdaki videoda Bandoneon çalgısının nasıl çalındığına ve sesine bakabilirsiniz.
Tango sözcüğünün dilbilimde kesin bir kökeni yoktur. “TANGO” adının, Afrika tamtamlarının çıkardığı “tan-go” seslerinden ya da Latince dokunmak anlamına gelen “tangere” fiilinden türediği sanılmaktadır. Tango kelimesi aynı zamanda Latin Amerika’da çok geniş bir siyahi topluluk tarafından kullanılmaya başlandı.
1800’lü yıllarda işçi sınıfından birçok kişi, büyük umutlarla Fransa’dan, İtalya’dan, Macaristan’dan, İspanya’dan ve Portekiz’den; Güney Amerika’ya göç etmiştir. Yabancı oldukları bir kıtada yaşanan, başta ekonomik ve sosyal sıkıntılar, beraberinde hayal kırıklıklarını getirmiştir.
Bu hayal kırıklıkları, geleceğe ait büyük umutlar ve geçmişten getirilen kültürle, harmanlanarak Tango müziğini oluşturmaya başlamıştır.
Tango, Buenos Aires’de, o dönem alt sınıf olarak adlandırılan, fakir ve en temel sosyal haklardan bile yararlanamayan, bu insanlar tarafından yaratılmıştır. Böylece belirgin bir şekilde 1865 ile 1880 arası ortaya çıkan Tango müziği, içerisinde hırçınlık, asilik, küstahlık gibi bazı duygular ile kalp kırıklıkları ve paramparça olan hayaller neticesinde melonkoliyi taşır. Eşlerini, çocuklarını, yani ailelerini geçmişte bırakarak tek başlarına bu yabancı topraklara gelen göçmenler, doğal olarak erkek nüfusunun arttırmasına ve cinsiyetler arası büyük bir sayı farkı oluşmasına neden olmuştur. Boenos Aires’deki kadın nüfusunun bu azlığı, beraberinde fahişeliği gelişen bir endüstri haline getirmiştir. Böylelikle genelevler artarak kısa sürede işçi sınıfının eğlence mekanları halini almıştır. Bu mekanlarda da kadın sayısının az olması kapılarda uzun kuyruklar oluşmasına neden olurken, sırada bekleyen erkekleri eğlendirmek için küçük Tango müzik grupları çalıştırılmaya başlanmıştır. Genelev mekanları fakir kesimin yanı sıra orta ve daha üst kesimin de uğrak yeri olmuş her iki kültür burada birbirlerini tanımıştır. Böylelikle alt kesimin sokakta yarattığı Tango üst kesim tarafından bu mekanlarda tanınmıştır.
Tangonun müziksel kökeninde; İspanyol dans figürleriyle şekillenen ve Küba müziği ile harmanlanan “HABANERA”, dönemin Arjantin’li zencilerine ait “MILONGA” ve yine İspanyol asıllı “TANGO ANDALUZ” vardır.
Tango, alt kesime ait olması ve genelevlerde yayılması sebebiyle uzun süre ahlaka aykırı bulunmuştur.
Bu dönemde kadınlar için dövüşen ve yine onlarla iyi dans edebilmek için birbirleriyle dans pratiği yapan erkekler vardır. “Compadre” veya “Compadrito”adı verilen bu kabadayı tipilemelerinin eğlence anlayışı “şarap” ile “cana” (bir tür şeker kamışı rakısı) içip, şarkı söylemek ve dans etmektir.
Arjantin Tangosunun müziği 2/4’lük, 3/4’lük veya 4/4’lük ölçülerde olup, sert hatlıdır ve ritimleri belirgindir. Arjantin Tango, Avrupa’ya 20.yüzyılın başlarında, gemilerle Fransa’ya, gelen Arjantin’li tangocular tarafından taşınmıştır. Öncelikle yine alt kesimlerce sevilip yayılan Tango zamanla üst kesimlerde de beğenilmeye başlar. Ancak Arjantin’deki stil ile Avrupa’da yapılması hoş karşılanmamış ve modernleştirme adı altında sadeleştirilmiştir. Böylelikle “Avrupa Tango”’su ortaya çıkmış, kısa sürede diğer Avrupa ülkelerine de yayılmıştır.
Örnek Eser (Itzhak Perlman Tango)
Bu dönemden sonra, özellikle Paris’lilerin bu dansa olan ilgisi sayesinde Tango, Arjantin sosyetesinde de değer kazanmıştır. İlk kez 1917 yılında Carlos Gardel’in smokin giyerek, her türlü argo ve erotizmden uzak sözlerle tango söylemesi, müziğin üst kesimlerce değer kazanmasını hızlandırmıştır. Avrupa’nın ilk tango çılgınlığı Paris’ten sonra Londra, Berlin ve diğer başkentlere sıçradı. 1913’lerin sonlarına doğru, bu dans New York’u ve Finlandiya’yı da etkisi altına aldı.
Buenos Aires’te Tangonun üst kesimlerce de benimsenmesi ve dünyayı etkileyecek bir akım halini alması 1920 ile 1940 arasıdır. Bu dönem Tango’nun altın çağı olarak nitelendirilir. Artık Tango kendi içinde biraz daha yumuşayarak, Salon Tangosu halini almıştır.
İkinci Dünya Savaşı’na kadar zirvede olan tango, bu dönemden sonra, politik nedenlerle gerilemeye başlar. Özellikle de 1955 yılında Juan Domingo Peron’un askeri darbeyle devrilmesi ve ardından birbirini izleyen askeri darbeler neticesinde dans salonları kapatılmış, dans etmek yasaklanmıştır.
1983’te, Arjantin’de askeri junta ortadan kalkmış ve böylece tango, Buenos Aires’e eski görkemiyle geri dönmüştür. Astor Piazzolla’nın müzikte başlattığı ve kısa sürede dansa da yansıyan yenilikçi akım, Tangoya büyük bir zenginlik kazandırmıştır.
Türkiye’de de Cumhuriyetin ilanı ile oluşan çok sesli müzik gelişimi ile, Tango sevilmiş ve yayılmıştır. Necip Celal, Fehmi Ege ve Necdet Koyutürk pek çok tango besteleyerek Tango’nun Türkiye’de sevilmesi ve yayılmasını sağlamışlardır. Tangonun bu ithal versiyonları daha az vücut teması esasına dayalıydı (Ballroom Tango) ama bununla beraber pek çokları için hala şok edici idi. Profesyonel dansçılardan oluşan Tango dans grupları da, çeşitli ülkelerde yaptıkları koreografik şovlarla Tango müziğini ve dansını daha fazla tanıtmış ve dünyaya yeniden sevdirmişlerdir.
Bir zamanların ayıplanan ve hor görülen dansı, artık günümüzde ışıltılı dans salonlarında uygulanan, nezih bir eğlence halini almıştır.
Örnek Video :
Türkiye’de Tango nedir?
Bir kent kültürünün ifadesi olarak Buenos Aires’te doğan tango ilk durak olarak seçtiği Avrupa’yı özellikle Paris’i yıllar sonra bugünlerde yinelendigi gibi- dans yoluyla etkilemiştir. Kadın-erkek birlikte oynanan “rond kadril vals” gibi danslara alışkın olsa da Avrupa’da fırtına gibi esen Arjantin Tango dansı yeterince ilginç apasvari ve erotik idi. Türkiye’de çok geçmeden ortaya çıkan Türkçe Tangolar ise her biri bir aşk şiiri olan sözleriyle Türk müziğinden izler taşıyan melodileriyle ve pek masum sayılacak karşılıklı bir “tutuşmadan” öteye geçemeyen dansı ile uzun yıllar boyunca müzikte tek başına egemen olur- her ne kadar giyiminden ve davranışından ötürü yadırganan bazı kadınlara veya açık saçık giyimi küçümsemek için bazı tutucu çevrelerce “Tango” adı verilse bile. Türkiye’de duyulmaya başlanan ilk tangolar Avrupa tangolarıdır. Arjantin tangolarını ise daha sonra meraklıları büyük bir titizlikle izleyecek ve arayacaklardır. O günlerde düzenlenen gecelerde ve balolarda tango yavaş yavaş duyulmaya ve dans edilmeye başlanır. Necip Celal’in 1928 yılında yazdığı ilk tangosu olan Mazi 1932 yılında Seyyan hanım tarafından plağa okunacak ardından Fehmi Ege’nin çok sevilen “Mehtaplı Bir Gecede” adlı tangosu ve diğerleri gelecektir. Fehmi Ege ve Necip Celal’i Kadri Cerrahoğlu, Ziyaettin Sarıkartal, Halit Bedii Akçay, Nusret Rıfkı ve 1940’lı yılların ünlü besteci ve orkestra şefi Necdet Koyutürk izler… Türkiye’de Arjantin tangoları ise bir grup müzisyenin yanı sıra çoğu birer amatör olan meraklılar tarafından izlenmiş ve yaşatılmıştır. 1938-1951 yılları arasında Türkiye’de konserler veren Eduardo Bianco Orkestrası İstanbul Park Otel Orkestrası ve onun Arjantinli bandoneonisti Tapia Colman bu sevginin temelinin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Halk tarafından sevilen ve hemen her tür düğünün açılış müziği olarak çalınan La Cumparsita’nın yanında En Esta Tarde Gris Cafetin de Buenos Aires Caminito El Choclo Nostalgias gibi tangolar popüler olur.
Türkiye’de Ajantin Tangosu denince ilk akla gelen büyük bir müzisyen var: Orhan Avşar…Bandoneonist orkestra şefi ve düzenleyici. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını Buenos Aires’te geçiren Orhan Avşar orada öğrendiği tangonun temel sazı bandoneon ve müzik öğrenimi ile yurda dönüşünde İstanbul Radyosu’nda bır “Tipik Orkestra” kurmuş ve 1947’deki erken ölümüne dek ödün vermeden icra ettiği müziği ince sanatçı ruhu ve örnek insanlığı ile hepimizin “Hoca”sı olmuştu. Orhan Avşar Orkestrası’nın İspanyolca asılları ile söylediği tangolarla sevgili Selçuk Kaskan’ı anmak vefa borcu olmaktan da öte bir görev sayılır.
1950’li yılların sonlarına doğru bütün dünyada önemini yitirmeye başlayan tangonun yeniden canlanmasında ve adının tekrar duyulmasında en büyük pay kuşkusuz Astor Piazzola ve onun müziğine ait olacaktır. Bir başka neden de Tango Argentino ile başlayan Tangomania Tango Pasion Forever Tango Tangox2 gibi tango show gruplarının sunduğu müzikallerdir. Hemen eşit performanslı müziği ile koreografi ve dansı ile izleyenleri büyüleyen bu tango gösterileri 8 yıla yaklaşan bir süre içinde bütün dünya kentlerini dolaşmakta ve insanları peşinden sürüklemekte. Günümüz dünyasında insanlar daha çok tangoya katılmak ve onunla dans etmek için ilgileniyor olsun… dansını öğrenen insanın doğal olarak onun müziğini de öğrendiği ve sevdiği bir gerçek. 1997’de Arjantin tango, Arjantin ve Avrupa’da olduğu gibi bizde de sadece profesyonel artistlerin değil sıradan insanların da başarabileceği kurslarla ve derslerle öğretiliyordu.
İlk Türk Tangosu olan “Mazi” bu dönemlerde bestelendi. Bestecisi Necip Celal Andel idi. Bestelenmesi 1928 senesindedir. Ancak, kayda alınması için aradan dört yıl geçmesi beklenecek ve 1932 senesinde kayıt edilecektir. Şarkıyı Seyyan Hanim (Oskay) plağa okumuştur. Bu, günümüzde dahi çok beğenilen bir tango olarak yerini korumuş bir tangodur. Mazi, ilk Türk Tangosu olarak yerini almıştır.
Aşağıdaki bağlantıdan çeşitli Tango eserlerinin notalarını da indirebilirsiniz.
Kaynakça :
- Vikipedia
- https://www.tangodans.com/bilgi/turkiyede-tango
- Youtube