Öncelikle bir örnek vererek başlamak istiyorum. Bugün okulda İngilizce öğretmenimiz dert yanıyor ve komplekse girdiğini söylüyordu. Neden diye sorduk ve aldığımız cevabı tartıştık;
- “Okulumuz 5. Sınıflardan birine bir öğrencimizin Almanya’da yaşayan kuzeni gelmiş ve derse girmiş. Çocuk Almanca’yı veTürkçe’yi biliyor. Bende İngilizcesi nasıl acaba diye merak ettim ve sorduğum sorulara verdiği cevaplar karşısında şaşkına döndüm” diyor.
- “Biz nerede hata yapıyoruz acaba” dedik ve beyin fırtınası yaptık biraz.
Bunun için diğer ülkelerin başarılarını incelemiş ve yorumlamıştık. Örneğin Kore ve Finlandiya gibi ülkelerde eğitimdeki başarının temel sebebi öğretmenin sürekli eğitim alması ve kariyerine zaman ayırabilmesi olduğunu görmüştük.
Finlandiya’da eğitimle ilgili okullara başvuranların sadece onda biri alınıyormuş okula mesela. 1970’li yıllarda birçok eğitim fakültesini kapatmışlar ve en iyi olanlarıyla devam etmişler. Başka bir örnekte ders saati üzerinden olsun. Finlandiya öğretmenleri yılda 600 saat ders verirken, Amerika’da 1100 saatmiş.
Buradan şu sonucu çıkartabiliyoruz; Öğretmenlerin mesleki anlamda gelişimine, iş arkadaşlarıyla, öğrencileriyle ve aileleriyle bir araya geldiği zamanları çok iyi ayarlamak gerekiyor.
Tony Wagner diyor ki; “Çocuklarımız için istediğimiz okulların, bizim kendi deneyimlerimizi ya da isteklerimizi yansıtmasını istiyoruz. Bu, farklı bir eğitim için yaratıcı düşünme becerimizi kısıtlıyor. Hiç değişmeyen bir eğitim sisteminin 21. yüzyıl dünyasının ihtiyaçlarına cevap veremeyeceği kesin. Gerçekten çok büyük bir değişime ihtiyacımız var.”
Evet. Bizimde ihtiyacımız var bu değişime. Yukardaki İngilizce dersi örneği, Fen ve Teknoloji dersi konusundaki problemler, sanata bakış açısı konusundaki önyargılar (Beden Eğitimi, Müzik ve Resim Dersleri).
Bu arada yine eğitimci uzman olan Schleicher ise şöyle diyor; “Dünyanın en başarılı eğitim kültürlerinde, öğrencilerin başarılarından sistem sorumludur” diyor. Yani sadece aile, sadece öğrenci ya da sadece öğretmen değil. Sistemi, o ülkenin kültürü yaratıyor.”
Ne Dersiniz?