BURSA (KILIÇ – KALKAN)
Kılıç – Kalkan oyunları yurdumuzun hemen hemen her yöresinde müziksiz olarak oynanan sportif bir gösteri biçimidir. Bir savaş ve cengâverlik oyunudur.
Cumhuriyet dönemimizden sonra bu oyunlara yada gösterilere, Bursa ilimiz sahip çıkmıştır. Kılıç – Kalkan oyunlarıyla Bursa adeta özdeşleşmiştir. Oyuncular ritmi, kılıç ve kalkanın birbirlerine vuruşlarından çıkan seslerden almaktadırlar. Bu türden bir oyuna dünyanın hiçbir tarafından rastlanmamıştır.
Kılıç – Kalkan Oyunu : Peşrev, Yemin Töreni, Eğitim, Savaş ve Barış sözleşmesi gibi birtakım bölümlere ayrılmaktadır. Bu ana bölümler içinde de, Selâm, Helallaşma, Haberleşme, Vuruşma, Silâhların bırakılması gibi kısımlar vardır. Bu bölüm ve kısımların adlarından da anlaşılacağı gibi Kılıç-Kalkan oyunları bir savaş gösterisi niteliği taşımaktadır ve yiğitliği, becerikliliği ve barışı simgelemektedir. Atalarımızdan bize armağan olarak kalan bu oyunların Türk Türk halk dansları içersinde ayrı ve özel yeri bir vardır.
Giyim kuşam : Başta, etrafı Trablus salıyla sarılı keçe Külah, sırtta Altıparmak kumaşından Hilâli Gömlek, üzerinde Yapraklı denilen açık kollu Cepken bulunur.
Belde Lâhuri Şal ya da Acem Şalı kuşak ve üzerinde meşin Silâhlık vardır. Göbek altında bağlanan ve dize kadar inen Zıpka pantolon yerine giyilir. Ayakta, konç ağzı işlemeli, diz kapağı altına kadar uzanan bağcıklı çorap ve ayakkabı olarak giyilen yemeni vardır. Elde Kılıç ve Kalkan bulunur.
GAZİANTEP
Gaziantep ilimiz Güneydoğu Anadolu’muzun en kalabalık ve en hareketli illerinden biridir. Türk halk dansları bakımından da Halay bölgesi içerisindedir. Halaylar oyuncuların yarım halka biçiminde düzenlenerek ve birbirlerine tutunarak oynadıkları disiplinli
oyunlardır. Türkmen bölgesi olan Gaziantep’te oyunlar kadın-erkek birlikte oynandığı gibi ayrı ayrı diziler halinde de oynanmaktadır. Oyunlara saz olarak Davul ve orta kaba Zurna eşlik eder. Yöredeki yaygın Leylim Halaylarına davul zurna eşlik etmez. Söz konusu Leylim Halayları Kaval, Düdük, Tef ve bir türkücüden oluşan müzik grubunun eşliğinde yürütülür. Gaziantep gerek kız gerek erkek giysileri ve aksesuar bakımından çok zengindir.
Genç erkeklerin başında, sırma karıştırılarak işlenmiş püsküllü Terlik bulunur. Terliğin etrafında Poşu sarılıdır. Sırtta yakasız çubuklu İşlik, onun üzerinde koyu mavi renkli Aba-cepken vardır. Bele Antep dokuması Şal Kuşak sarılır. Bacaklarda açık mavi çuha Şalvar bulunur. Mor kadife üzerine sırma işlemeli tütün Kesesi kuşağın sol köşesinden sarkıtılır. Ayaklarda yünden örülmüş çoraplarıyla gülşeftali renkli Yemeniler giyimi tamamlar.
Genç Kızların başında Tepelik ve Taç Fes, alınlarında ve yanaklarının yanlarında Sarkıtma denilen altın yada gümüş dizileri bulunur. Sırta Antep dokumasından Üçetek ve Zubun giyilir. Bele Savatlı Kemer takılır. Üçeteğin altında kutnu kumaştan Şalvar bulunur. Ayaklara da yerli dokuma yün çorap ve gülşeftali Yemeni giyilir.
Gaziantep ilimizde en çok sevilip oynanan oyunlardan bazıları şunlardır: Dokuzlu, Oğuzlu, Çepikli -Çibikli (Havarişko da denir), Fatige demune , Mani, Şirin Nar, Mendilli, Leylim.
Gaziantep ili sınırları içerisinde Türkmen oymaklarından Barak aşireti de yaşamaktadır. Bunların da kendilerine özgü çok güzel Türk halk dansları vardır. Bu oyunlara Davul Zurna eşlik eder. Bu oyunlarda müziğe, kartal kanadından yapılan ve Zambur adı verilen bir halk çalgısı da eşlik etmektedir.
Gaziantep ilimiz Türk halk dansları kadar halk müziği bakımından da çok zengin illerimizden biridir. Yörede yapılan araştırmalar bu bölgedeki türkü ve melodilerin Uzun havalar, Kırık havalar ve Halaylar olmak üzere üçlü grup altında toplanabileceğini göstermektedir. Halk müziği araçları da şunlardır: Üflemeli sazlar, başta orta kaba olmak üzere Zurna, dilli dilsiz Kavallar, yaylı sazlardan Kemane, vurmalı sazlardan başta Davul olmak üzere, Tef, Darbuka ve Zil.
Barak’lar arasında bugün de çok sevilip oynanan oyunlardan bazıları şunlardır:
Meryem, Mermere, Kaba, Tam Kaba, Kırıkcan, Çobanbeyli, Nahsani, Barak Halayı ya da Barak İki Kamış oyunu, Üçürdüm
KIRKLARELİ
Kırklareli Trakya’daki illerimizden biridir. Hora ve Karşılama oyunlarımızın bulunduğu Marmara bölgesindedir. Kırklareli’nde şimdiye kadar seksen dolaylarında halkoyunu saptanmıştır. Hora’lar, Bar ve Horonlar gibi dizi biçimde oynanan disiplinli oyunlarımızdandır. Karşılamalar, çift oyuncuların karşı karşıya gelerek oynadıkları salma oyun türüdür. Bir çift oyuncuyla oynandığı gibi çiftlerden oluşan kalabalık oyuncularla da oynanır. Kalabalık olunca oyunlar karşılıklı iki sıra halinde yürütülür.
Müzik araçları; açık havada ve meydanlarda, Davul – Zurna, salon ve oda gibi kapalı yerlerde; Tambura, Saz, Darbuka, Tef (Dayre-Daire), Zilli Maşa ve ritim aracı Fincandır.
Erkek oyunları daha çok meydanlarda, kadın oyunları kapalı yerlerde yürütülmektedir. Türk halk
Alaybey, Arzuyla Kamber, Sülüman Aga (A. bre Sülman aga), Beylerbeyi Ahmetbey, Zigoş, Drama Karşılaması, Karaumur Karşılaması, Düz Kasap, Eski kasap, İstanbul Kasabı, Sirto, Kabadayı, Karayusuf, Kerala (Rampi), Maleş Kızları, Mendili oyun, Hanım Ayşe, Telgrafın Telleri, Toska.
Geleneksel Kadın Giysisi: Başta kendine özgü bağlama biçimiyle Yemeni ve Krep bulunur, Sırtta bürümcükten bol kollu gömlek aynalı Yelek, belde ve alt kısımda ağları bol Şalvar vardır. Önemli günlerde Bindallı giyilir. Ayakta dikişli mercan Terlik vardır. Çoraplar genellikle beyaz ve konçları desenlidir. Ayakkabıları kısa topuklu kunduralardır. Günümüzde siyah kundura giyilmektedir.
Geleneksel Erkek Giysileri : Başta keçe Külah veya Fes etrafında kefiye,sırtta yakasız Gömlek (işlik). İşlemeli cepken. Cepken ceket gibi kolludur ve adına Kobran ya da kopran de denmektedir. Kopranın içinde kolsuz bir Avcı yeleği vardır. Belde Trablus Kuşağı, kuşakta çeşitli işlemeli çevreler bulunur. Kuşağın üzerinde ayrıca çakı, çakmak ve yandemir gibi alet ve aksesuar bulunan Silâhlık ta vardır. Ayakta Potur ya da Çakşır bulunur. Çorap ve kahverengi ya da siyah yemeni giyimi tamamlar.
İÇEL (SİLİFKE)
İçel ilimizin bir ilçesi olan Silifke, Kaşık Oyunları bölgesi içinde bulunmaktadır. Silifke’nin hemen hemen bütün oyunları kaşıkla oynamaktadır. Türk halk dansları üzerinde, otuz kırk sene önce ilk araştırmalar yapıldığında karşılıklı iki sıra halinde oynanan karşılamalar yoktu.Son zamanlarda karşılıklı iki sıra haline dönüşmüş karşılamalara da rastlanmaktadır. Oyunların çoğu Davul ve Klarnet eşliğinde sürdürülmektedir. Ritim sazı olarak Koltuk davulu, Şişe ve Fincan kullanıldığına da rastlanmıştır. Kirtil köyü yürüklerinde Dört Köşe Davul kullanıldığı da görülmüştür. Çalgı grubu içinde solist olarak bir kaşıkçı birde türkücü bulunmaktadır. Çünkü oyunların çoğu türkülüdür. Silifke oyunlarına geçmişte, Iklığ, Bağlama, Kaval ve Zilli Maşa’nın eşlik ettiği de saptanmıştır. Kaşık oyunlarında, oyuncular ellerindeki kaşıkları aynı zamanda ritim aracı olarak kullanmaktadırlar. Onun için bu oyunlara Kaşık Oyunları, Konya, İçel ve Antalya illerimizin bulunduğu illere de Kaşık Oyunları Bölgesi denmektedir.
Bugün Silifke Oyunları yurt yüzeyinde en çok bilinen, oynanan ve sevilen oyunlarımız arasında yer almaktadır. Silifke Kaşık Oyunlarından bazıları şunlardır: Silifke’nin Yoğurdu, Sallama, Türkmen kızı, Ger Ali, Keklik.Tek Zeybek, Portakal Zeybeği, Yayla
yolları, Kıbrıs Zeybeği ve Çaya vardım Zeybeği. Silifke yakınlarındaki Kirtil köyünde Türkmen yürüklerinin oynadığı çok güzel (kaşıksız oynanan) oyunlardan bazıları da şunlardır: Mengi, Horasani Mengi, Keklik olsam ve Yayla yolları.
Kadın Giyimi : Kadın başında oyalı Yazma, yazmanın altında penezli Fes bulunur. Sırtta Üç etek ve belden aşağı İpek Şalvar giyilir. Bele yün Kolon bağlanır. Ayakta beyaz ve İşlemeli yün çorap, ayakkabı olarak allı Yemeni ya da Kırmızı Edik giyimi tamamlar.
Erkek Giyimi: Başta beyaz, uzun örgü başlık ya da Börk bulunur. Sırtta yakasız çubuklu desenli İşlik (Gömlek) ve onun üzerinde de Cepken vardır. Belde Trablus Şalından Kuşak bağlıdır. Bacaklara Şalvar giyilir. Ayakta beyaz, püsküllü yün çorap ve ayakkabı olarak kırmızı yemeni giyimi tamamlar.
KARS
Kuzeydoğu Anadolu illerimizden biri olan Kars, Türk halk dansları bakımından, ilçelerinin bazılarında Halay ve Semah’lar da oynanmakla beraber, Bar bölgesine girer.
Barlar, düz dizi yada yarım halka biçiminde tutunularak oynan disiplinli oyunlardır. Bununla birlikte Kars yöresi oyunlar bakımından karma ve değişik bir durum göstermektedir. Bunun nedeni, değişik kültürlere sahip insan topluluklarının değişik zamanlarda bölgeye yerleşmiş olmasıdır. Bu bakımdan Türkmen boylarının, Azerilerin, ve Doğu Anadolu yerli halkının oyunları bir arada görülmektedir.
Davul zurna eşliğinde oynanan barların bulunduğu Kuzeydoğu Anadolu yöresinde
özellikle Kars ve Artvin’de, Armonika (Garmon) ile yürütülen ve son zamanlarda Akordeonla oynanan Kafkas ve Azeri oyunları da vardır. Kars oyunları kadın erkek bir arada, kadın erkek çift olarak oynanır. Çiftlerden meydana gelen gruplar tarafından oynanan oyunlar güzel bir sahne düzeni içinde sunulur. Oyunların bir kısmı Kıskanç (erkek kıskanç, kız kıskanç) ve Mendil oyunlarında olduğu gibi temsili ve dramatize nitelikler taşımaktadır. Kars’ta çok bilinen Azerbaycan oyunlarından bazılarının adları şunlarıdır:
Kentvari, Çay, Lezginka, Tamara, Seher, Ayşat, Darıkıran, Şeyh Şamil, Terekeme. Bar. Halay türünden diğer bazı oyunların adları da şunlardır: Düzbar, Ağır bar, Bar Sekmesi, Tersbar, Tikbar, Tek Tamzara, Çitf Tamzara, Sarhoşbarı, Tavukbarı, Hoşbilezik, Zencirli Köroğlu, Ardahan Barı, Temürağa, Dello, Koçeri, Gölenin düzü, Nare, Lorke, Gaçke Barı. Azeri oyunlarının müziği genellikle 6 vu-ruşludur. Davul Zurna ve Garmon (Armonika) dan başka oyunları yürüten diğer bazı bölge sazları da şunlardır: Meydan sazı (Divan sazı), Dilsiz Kaval, Mey, Zilli sallama, Koltuk Davulu, Kaşık, Zil, Tef ve Tongurdak.
Yöresel Kadın Giysileri : Başta Kofik ya da Dinge denilen bir ağaç çember üzerinde kırmızı Fes, etrafına çuha çekilmiş, alın kısmı paralarla süslü Başlık bulunur. Kofiğin üzerine iki Alınlık bağlanır. Başta sıralanan paralar zengin olanlar da altındır.
Arkada saçların üzerinden sarkıtılan, boncuklarla örülmüş Saçbağı vardır. Göğüs kısmına renkli boncuklarla işlenmiş Göğüslük bağlanır. Kuzu yününden küçük el tezgâhlarında dokunmuş Belbağı (kuşak) bele bağlanmıştır. Vücutta üsten giyilen Zubun da denilen Üç etek vardır. Bacaklara giyilen geniş ağlı Şalvar’a Tuman denir. Ayaklarda çengelli, koç boynuzlu ve güllü gibi motiflerle süslü çoraplar bulunur. Ayakkabı dönemi başlamadan önce Çarık ve bazan da altı kösele, üstü ketenden elle dikilmiş süslü Yemeniler giyilirdi. Kadın çarıkları, erkeklerin-kinden daha nazik ve süslü olurdu.
Yöresel Yerli Erkek Giysileri : Başta ince keçe Külah, Fes ya da kalın koyu renkli kumaştan yapılan Terlik bulunurdu. Etrafına sarı desenli Ahmediye sarılırdı. Beden kısmına renkli, boynu dar yakalı göğüs kısmı düğmeli Gömlek giyilirdi. Gömleğin üzerinde Yelek vardı. En üstte Cepken bulunurdu. Yünden dokunmuş üzeri desenli kumaş cepken bir korse görevi yapardı. Bacaklarda geniş ağlı, kadı biçimi Şalvar bulunurdu. Ayaklardaki çoraplar çeşitli motiflerle süslü olarak dokunurdu.
Ayaklara giyilen çarıklar bu yörede, kadın çarıklarından daha kalın ve daha sade yapılmıştır.
Azeri Türk Giysileri :
Erkek Giysileri : Başta kuzu derisinden yapılan Kalpak ya da Papak, sırtta Gömlek bulunur. İpek veya Lastikotin denen kumaştan yapılan Gömlek dik yakalıdır. Üst Gömleğin göğsünde çift taraflı cep bulunur. Etek kısmı kalça hizasına kadar uzanır. Gümüş tokalı kemerler kullanılır. Hançer ya da kama bütün erkekler tarafından kullanırın Civeki denen Çizme yumuşak deriden yapılır, Bacak kısmı sıkıdır. Civekinin altı yumuşak deri veya köseleden yapılır.
Kadın Giysileri : Başörtüsü yada Dinge başa göre ayarlanan ve yüksekliği beş altı santimetre olan bir çeşit süs eşyasıdır. Önü altın ve benzeri paralarla süslenir. İçlik etek ya da elbisede gömleğin dik yakalı yakasız ve V şekilli olanları vardır. Etekler uzun ve geniştir. İnce düz ve desenli kumaşlardan yapılır.
Arkalık, kadifeden ve genellikle kalın kumaştan dikilir. Bele kadar olan kısım bele sıkı oturur. Belden aşağısı geniştir. Yaka, etek ve kol uçları işlemelidir. Belde şehirde ve köylerde Gümüş Kemer kullanılır. Kars yöresindeki gümüş kemerler bir kayış üzerine dizilen parçalardan meydana gelir. Kadın ayakkabıları deriden yapılır. Yumuşak deriden yapılan ayakkabılar kısa topuklu ya da topuksuz olur.
TRABZON
Trabzon Doğu Karadeniz illerimizin en kalabalık ve hareketli olanıdır. Türk halk dansları bakımından Horon bölgesindedir. Yörede küçük farklarla birbirinden ayrılan ve değişik adlar taşıyan pek çok oyundan en yaygın olanı Horondur.
Doğu Karadeniz yöresindeki oyunların özgün çalgısı Kemençe’dir. Ancak horonlar, açık yerlerde ve köy meydanlarında Cura Davul Zurna ile de onanmaktadır. Oyuncuların birbirlerine tutunarak dizi biçiminde ve disiplinli şekilde oynadıkları horonların bazıları türkülüdür. Kadınlar oyunlarını ritim aracı olan Tef ve Fincanlarla da sürdürürler.
Horonlar açık havada, düğün ve derneklerde 20-30 kişi çember biçiminde tutunarak-ta oynanır. Çemberin içinde bulunan Kemençeci aynı zamanda horonu da yönetir. Çok çabuk ve hareketli oynanan horonların bugün de sevilerek sürdürülenlerin-den.bazılarının adları şunlardır: Horon Kurma, Sıksara, Kozangel, Eşkıya horonu, Bıçak oyunu, Hissa, Sis dağı, Sallamalar ve Karşılamalar.
Karadeniz kıyı şeridi köy, kasaba ve şehirlerinde oynanan horonlar kopmadan sürdürülen bir bütün, birbirine bağlanarak oynanan bir potbori, bir kokteyli ve bir süit gibidir.Örneğin horonun nerede bitip nerede başladığını anlamak oldukça güçtür.
Yörede, kız ve erkekler horonları bir arada oynadıkları gibi ayrı gruplar halinde de sürdürmektedirler. Erkeklerin oynamadığı bazı Kadın oyunları vardır. Vakfıkebir Kız Horonu ve Tonya gibi. Nitekim, kadınlar da Bıçak va Kama oyunu gibi oyunları oynamazlar.
Trabzon Erkek Giysileri : Siyah renktedir. Başta Gugula, Sırtta Aba, Bacakta, Zıpka, ayakta Sapuk yada Çapula erkek giyimini tamamlamaktadır. Karaşayak yada Puşu’dan Gugula denen kara başlığın uçları çevresinden dolarak tepede düğüm halinde bağlanır. Ceket yerine giyilen yakasız Aba’nın yalnız kolları astarlıdır. Sol omuzdan aşağı sıkça düğmeli olan yeleğe Zibun da denmektedir. Önü kapalı olduğundan bazı, yörelerde kavuşmalı yelek te denir. Zıpka’nın da dizden yukarısı bol, ağı körüklü ve paçları dardır. Gümüş kordonlar ve metal’den Hamayıl erkek giyiminin aksesuarıdır. Bele Sırma Silâhlık denen Kayış ta bağlanmaktadır. Kayışta bıçak takmak için bölmeler yapılmıştır. Kayışta ayrıca, Yağdanlık. Kavlık gibi bölmeler de vardır. Giyimi Sabuk yada Supuk denen, yumuşak deriden, ince yüzlü uzun konçlu, köselesiz, siyah çizmeler tamamlar. Günlük olarak ta arkası ve burnu kalkık, altı kabaralı, Çapula denen ayakkabılar giyilir.
Kadın Giyimi : Yaygın olan kadın başlığı Yemeninin altına Fes ve Tepelik giyilir. Salta denen kadife ceket kadın giyiminin önemli parçalarındandır. Topuklara kadar uzanan bol dikimli üst giysinin adı Entari yada Fis-tan’dır. Bele çizgili ve kareli Peştemal bağlanır. Yün çorap, Çarık, Yemeni yada kara Kundura ayağa giyilir
URFA (ŞANLIURFA)
Güneydoğu illerimizden biri olan Şanlıurfa’da da Halaylar oynanmaktadır. Halaylara Davul Zurna eşlik etmektedir. Halaylardan başka dört kişi tarafından değneklerle oynanan Değnek oyunu ile Kılıç- Kalkan oyunu da vardır.
Halaylar bilindiği gibi oyuncuların birbirlerine tutunarak oynadıkları disiplinli bir dizi oyunudur. Urfa Türk halk dansları yeni zamanlarda folklorcularımız tarafından ciddi bir biçimde araştırılmıştır. Bu araştırmalar sonunda yörenin en orijinal giysileri bulunmuştur. Bugün bu elbiseler kullanılmaktadır. Şanlıurfa oyunları yalnız kızlar tarafından oynandığı gibi yalnız erkekler tarafından da oynanmaktadır. Bu ilimizde kullanılan Davul diğer yöre davullarından daha büyüktür.
Şanlıurfa ilimizde en çok sevilip oynanan oyunlarımızdan bazıları şunlardır:
Girani, Deriko, iki ayak, Değnek Oyunu, Terge, Ömer (Urfalıyam ezelden), Kımıl, Düz, Ağırlama, Süse, Lorke, Koçeri, Cezayir, Nure, ve Teşi.
Geleneksel kadın Giysileri : Urfada genç kız başlığına Taç denir. Taç kırmızı Fes üzerine pusu sarılarak meydana gelir. Fesin üst kısmına gümüşten Tepelik konur, ön kısmına da gümüş takılar takılır. Arkaya bele kadar inen saç bağları bağlanır. Vücuda üstten Üçetek giyilir.
Üçetek bölgesel motiflerle işlenmiştir. Üçeteğin içinde Fistan (entari) üzerinde de Sığma denen Yelek bulunur. Şalvar (Tuman) uzun don biçimindedir. Bol yapılır, Yerli dokumadır. Ayaktaki Çoraplar beyaz yünden elle işlenmiştir. Ayaktaki Postal (yemeni) de yörede yapılmıştır. Kırmızı, siyah ve kahverengi olmaktadır. Belde Kemer ya da Belbağı vardır. Önlük Fistanın bel kısmından bağlanır. Yerli dokumadır.
Geleneksel Erkek Giysisi: Başta Sırmalı Pusu, sırtta yerli dokuma .puanlı, yakasız Gömlek bulunur. Gömleğin üzerine kırkdüğme yelek giyilir. Bele Çulha işi Şal sarılır, ayaktaki Şalvar Kabardin (Gabardin) kumaştır. Ayağa giyilen Postal ya da Yemeni genel olarak kırmızı renklidir. Diğer renkleri de vardır. Çoraplar örmedir, elde işlenmiştir
ZONGULDAK
Zonguldak, Yurdumuzun Kuzeybatı yöresinde bulunan illerimizden biridir. Bu ilimizde yapılan Türk halk dansları araştırmaları, erkek oyunlarından çok kadın oyunlarının bulunduğunu göstermektedir. Kadının zarafet ve güzelliğini, canlılık ve hareketliliğini simgeleyen bu oyunlar, oyuncuların giysi ve takı zenginlikleri yönüyle de diğer yöre oyunlarımızdan ayrıcalıklı özellikler taşımaktadır. Kuşkusuz erkeklerin oynadığı oyunlar da bulunmaktadır. Çıtırdak, Gencosman, Karşılama, Kaşıklı oyun, Sepetçioğlu, gibi oyunlar bunlardan bazılarıdır. Fakat çoğunlukta olan kadın oyunlarıdır. Zonguldak ve yöresinde çok sevilip oynanmakta olan kadın oyunlarından bazıları da şunlardır:
Aman of, Dıv dıv, Topal Osman, Döktürü Muazzez, Maça kızı, Biriciksin, Dirgine, Kale Kapısı, Dürüyemin güğümleri, Mavili, Yeşil iplik.
Yöre, Davul ve Köçek oyunları yönünden de çok zengindir.
Geçmişte davulcuların omuzlarına astıkları çift davulla oynadıkları bilinmektedir. Tutunmadan, ayrık olarak oynanan oyunlar, Kaşık, Zeybek ve Zil oyunları tütündendir.
Oyunlar, açık havada ve meydanlarda Davul, Zurna, salon ve oda gibi kapalı yerlerde, Saz, Çifte ve Cümbüş ile oynanmaktadır.
Geleneksel Kadın Giyimi : Genellikle basmadan dikilen günlük giysilerin içindeki iç giysiler ev dokuması keten ya da pamuktandır. Başlık, Çatkı ya da Atça denen çevresi pullu atkılarından oluşur. Özgün biçimlerden biri Uskufa’dır. Entari ve yelek biçimleri de vardır. Önü boydan boya açık, kol ağızları ve yakası dantel işlemelidir. Özel günlerde telli, kutnu yelek giyilir. Bunların üstleri sim işlemelidir. Ayrıca, ipekliden sırma işli. ceketi andırır yeleklere de rastlanmaktadır. Bu yeleklere Kapale denir. Günlük olarak ve çalışma sırasında pazenden Şalvar giyilir. Şalvarın üstünde kara kumaştan bolca, büzgülü etek bulunur. Ayaklara ev içinde Tire Çorap giyilir. Ayaklarda ev içinde parlak deriden, ya da sırma işli kumaştan yapılmış Terlikler bulunur. Dışarıda giyilen ayakkabılar kısa topuklu ve kalın köselelidir. İlin bazı yörelerinde Yemeni ve Çapula da giyilmektedir. Kadınlar başa motifli siyah tel kırma takar.
Geleneksel Erkek Giyimi : Başta keçe Külah ve Pusu sarılı Fes bulunur. Sırtta yakasız bürümcek gömlek gibi seymen giysileri vardır. Potur ve Zıpkalara dağ köylerinde bugün bile rastlamak olasıdır. Bol ağlı ve dar paçalı potur ve zıpkalar, el dokuması bezlerden ya da kara ketenden dikilirdi. Sık düğmeli ve yakasız mintanın üstüne, körüklü yelek onun da üstüne kalınca Aba biçiminde bir ceket giyilirdi. Ayaklarda Çapula denen altı kabaralı ayakkabılar bulunurdu. Kış aylarında, ayaklardan dizlere kadar keçi kılından örülmüş Dolak’lar sarılırdı
ELAZIĞ HALK OYUNLARI
Elazığ Halk Oyunlarını, oyun bölgelerinden “Halay Bölgesi” içinde ele almak gerekir. Elazığ oyunları içinde “Bar” özelliği gösteren oyunlar varsa da bunlar çok azdır.
Elazığ Halk Oyunları “Halay Bölgesi” içinde hareketlilik açısından diğer il ve bölgelere göre ağır ve estetiktir. Az miktarda, çok hareketli oyunlar da vardır. Oyun tempolarını incelediğimiz zaman bu özellik hemen göze çarpmaktadır. Oyunlar “Halay Bölgesindeki diğer oyunlara nazaran müzik ve oyun figürleri açısından ayrıcalık gösterir. Öyle sanıyoruz ki, bu ayrıcalık Elazığ Halk Müziğinin, daha ziyade Türk Sanat Müziğine yatkın olmasından ve müziğin klasik sazlarla icra edilmesinden ileri gelmektedir. Müzikteki bu ayrıcalık, oyun müziklerinin zengin bölümlere sahip olmasında, oyunlarda ise zengin figürlere sahip olmasında gözlenmektedir. Ayrıca her yörede görülmeyen, her oyun formuna (figürüne, kalıbına) karşılık bir müzik formunun bulunması da kayda değer bir durumdur.
Elazığ Halk Oyunları, genel olarak “tatlı sert” bir karaktere sahiplerdir. Erkek oyunları biraz daha sert ancak estetik, kadın ve kız oyunları ise biraz daha yumuşak ve tatlıdır. Komşu vilayetimiz olan Diyarbakır’ın halayında görülen sertlik, Elazığ halayında mevcut değildir. Ondaki sertlik ve figür azlığına karşılık, diğerinde (Elazığ Halayında) tatlı sertlik ve figür zenginliği şeklindedir.
Altmışa yakın Elazığ oyunu vardır. Ancak, bugün yaşayan oyunların adedi yirmi – yirmi beş kadardır. Bu oyunların birkaç tanesini oynanış biçimi ve özellikleriyle birlikte anlatacağız.
Çayda Çıra Oyunu :
Bu oyun, Elazığ’ın Harput Bucağından derlenmiştir. Oyun “Mumlu Dans” namıyla dünyaca tanınmaktadır. ”Çayda Çıra” oyunu hakkında çeşitli efsaneler vardır. Ancak, bunlar dilden dile dolaşan çeşitli halk masallarına benzemekte ve diğer şehirlerimizde anlatılan efsanelerin bir varyantı ya da değişikliğe uğramış bir şekli olarak anlatılmaktadır.
Oyun, orijini itibariyle aydınlatma amacı güdülerek ortaya çıkmıştır. Araştırmamızda halk arasında söylenen çeşitli efsaneler tespit ettik. Bunlardan bir örnek: Efsaneye göre Hazar Gölü kenarında bir köyde birbirini seven iki genç, gizlice buluşmaktadırlar. Erkeğin buluşma yerine gidebilmesi için gölü yüzerek geçmesi gerekmektedir. Buluşma gece olduğundan, kız çıra (Dındik) yakarak gence yerini belli etmektedir. Genç ise, ışığa doğru yüzmekte ve böylece sevgililer buluşmaktadır.
Bu durumu sezen kızın babası, buluşmanın yapılacağı bir gün erkeğin yüzerek gölün ortalarına geldiği sıralarda çırayı söndürür ve genç sevgilinin gölde boğulmasına sebep olur. Bunu fark eden kız da kendini suya atar, o da kaybolur.
Bunun üzerine bütün köylü toplanarak ellerindeki “Çıra” larla iki sevgiliyi aramaya başlarlar. Efsaneye göre, bu olay üzerine ağıtlar yakılmış, türküler söylenmiş ve çıra ile arama olayı oyunlaşarak günümüze kadar gelmiştir. (Benzer bir efsane de Van yöresindeki “AHTAMARA” efsanesidir.)
Altınova’da yapılan görkemli bir düğünde geleneksel bir biçimde çay kenarında kurulan düğün meydanında çıralar yakılmış, Somat’lar kurulmuş ve düğün bütün coşkusuyla devam etmektedir. Bu sırada ay tutulunca, evlenen gencin annesi olan Pembe HAN tabaklara çıralar, mumlar diktirip gençlerin ellerine vermiş ve önde kendisi olmak üzere yürüyerek düğün meydanına, görkemli bir biçimde girmişlerdir. Bu buluşun mükemmelliği karşısında aşka gelen “Zurnacı Başı”, ellerindeki tabaklarla ortalığı bir anda gündüze çeviren, bu kalabalığı karşılayarak, gelenlerin ayak hareketlerine uygun bir müzik çalar. Kendisine eşlik eden kırk davul kırk zurna ile ortalık inlemeye başlar, böylece “Çayda Çıra” oyununun melodisi ortaya çıkmış olur. Bu olay gelenek halini almış ve çayda çıra oyunu günümüze kadar oynanıla gelmiştir.”
Eskiden kaç-göç olmadığı için, kız-erkek karma oynanan bu oyun, günümüzde karma oynandığı gibi, ayrı ayrı da oynanır. Oyunun 200-300 yıllık bir mazisi olduğu söylenir. Oyun Elazığ’ın her tarafında bilinir ve oynanır. Hatta, son zamanlarda Elazığ dışına da taşarak Malatya ve Diyarbakır’da da çeşitli şekillerde oynanmaya başlamıştır.
Çayda Çıra oyunu sürekli olarak kendi melodisi ile oynanır. Ancak oyunun başlangıcında “Şirvan” ya da “Gelin Ağlatma Havası” denilen bir melodi çalınır. Bu oyunun melodisi ile başka bir oyun oynanmadığı gibi, bu oyun başka bir melodi ile de oynanmamaktadır. Oyun 10/8 lik usulde, “Şirvan” makamındadır. Orta çabuklukta bir oyun olan çayda çıra, en az dört-beş kişi ile yürütülür. Arka arkaya dizilerek bazen tekdizi, bazen de daire şeklinde oynanmaktadır. Halay sınıfından çok, dini bir raksa benzemektedir. Taklitli bir oyun olmayan “Çayda Çıra”, usul itibariyle başladığı gibi bitmekte ve usulde bir değişiklik olmamaktadır. Hem açık, hem de kapalı yerlerde oynanır. Güvey ya da gelin misâfir önüne çıkarılırken ve de “güvey gezdirmesi” geleneği yerine getirilirken oynanır.
Tüm oyunlarda başta oynayana kolbaşı, sonda oynayana sonbaşı ya da poçik denir. Sadece halay oyununda “Halaybaşı” ve “Halaysonu” adları kullanılır. Oyunun aracı çift tabak ve içerisindeki üçer mumdan ibarettir. Oyun yürütülürken “Heey, Teey, Tey” diye nara atılır. Elazığ’ın yörelerinde delikanlıya “Gakkoş” adı verilir. Oyun düğünlerde, dini ve milli bayramlarda oynanır.
Çayda Çıra Türküsü :
Çayda çıra yanıyor, Yanar çayda çıralar,
Yanıp yanıp sönüyor, Kızlar oyun sıralar.
Yavaş yürü usul bas, Gelin hanım gelirse,
Engeller uyanıyor. Defçi toplar paralar.
Çayda çıra yanıyor, Çayda çıra yanıyor,
Ay tutulmuş sanıyor, Humar göz uyanıyor.
Yavaş oyna güzelim, Fitil çifte yara bir,
Herkes seni tanıyor. Yürek mi dayanıyor.
Çayda çıra yakarım, Çayda çıra yüz çıra,
Yar yoluna bakarım, Yanıyor sıra sıra.
Bir yüz görümlüğüne, Yarim keklik ben şahin,
Beşibirlik takarım. Giderim ardı sıra .
Avreş Oyunu :
“Berber Yaşar” adıyla da tanınan bu oyunun, Elazığ dışında herhangi bir yerde oynandığına rastlanmamıştır. Oyunun kaynağı Harput’tur. Eskiden asker sevki çok olan Elazığ ve Harput’ ta, askeri hareketlerin taklidi ile ortaya çıkan bu oyun, Elazığ’ın her yerinde oynanır. Oyunun elli-altmış yıllık bir geçmişi olduğu söylenmektedir. Bugün davul ve klarnetle çalınan bu oyunun müziği eskiden zurna ile çalınır ve oynanırdı.(Bugün birçok dağ köyümüzde ve birçok Alevi köyümüzde hâlâ zurna çalınmaktadır.) Esasen Harput’a klarnet girmeden önce düğünlerin baş sazı zurna idi. Ancak Türkiye’ye girdiği anda Harput’ta da kullanımı başlayan klarnet zurnayı büyük ölçüde etkileyerek etkinliğinin azalmasına neden olmuştur.
Avreş oyununun türküsü, yoktur. Bu oyunun melodisi ile başka bir oyun oynanmadığı gibi, bu oyun başka bir melodi ile oynanmaz. Oyun müziği önce 6/8 lik usûlde ve ağır tempoda, sonra 4/4 lük usûlde ve hızlı tempoda oynanır. Makamı İbrahimiyye dir. Tek sıra dizilmek suretiyle oynanan bu oyun bazen de sağa sola dönmek suretiyle icra edilir. Oyunun öyküsü olmayıp, oyun figürünü teşkil eden hareketler, daha çok ayaklarda toplanmış, kısmen de başla yapılmaktadır. Vücudun tabiî hareketlerini ihtiva eden oyun figürleri ile, asker hareketleri taklit edilmektedir. Oyunda “ha-ha, hey-hey”diye nara atılır. Bu oyun daha ziyade asker uğurlâmalarında ve düğünlerde oynanır.
Halay Oyunu :
Harput Halayı da denilen bu oyunun varyantları, “Palu” varyantı, İngüzek’te “Karaçor” denen oyun, Ağın’da “Düz Halay”, Baskil’de Halay, Sivrice’de “Düz Haley” dir.
Oyunun kaynağı Harput’tur ve 200-300 yıldan beri, gençler ve yaşlılar tarafından zevkle oynanmaktadır. Oyun müziği önce 2/4 lük ve “zazaki” denilen figürde 6/8 lik usûlde çalınır, makamı İbrahimiyye’dir. Oyun, avuç avuca kenetlenip tutunmak suretiyle tek dizi halinde oynanır.
Oyunun figürleri ayaklarda toplanmıştır. Daha çok asker uğurlamalarında ve düğünlerde oynanmaktadır.
Bıçak Oyunu :
Oyun merkez ilçeye bağlı Hankendi (Hanköy) Bucağı’ndan derlenmiştir. Oyunun asıl kaynağı belli değildir. Bıçak oyunları Türkiye’nin hemen her bölgesinde değişik şekillerde görülmektedir. Erzurum’da “Hançer Bari”, Karadeniz Bölgesinde de bıçaklarla çeşitli horonlar oynanmaktadır. Davul ve klarnet eşliğinde oynanan bu oyun türküsü yoktur. Başka bir melodi ile oynanmadığı gibi, bu oyunun melodisi ile de başka bir oyun oynanmaz.
Oyun, 9/B lik usûlde ve “İbrahimiyye” makamındadır. İki erkek, bir kadın ya da kadın kılığında bir erkek olmak üzere üç kişi. ile oynanır. Bar özelliği de göstermektedir. Oyun el ve ayak hareketlerinden oluşur. Taklitli bir oyun değildir. Müzik aynı ölçüyü sürekli takip eder. Usûlde bir değişiklik olmaz. Mutaassıp yerlerde kızlar ve kadınlar düğün alanına giremezler; oyunu damdan veya uzak yerlerden seyrederler. Bu yüzden oyunun seyri değişir.
Oyun araçları, oyuncuların ellerinde bulunan ikişer bıçaktır. Oyuncular bunlarla figürler yaparlar. Bıçak aralarından geçer, göğüse doğru sallanır. Oyun düğünlerde oynanır, türküsü yoktur.
Kılıç Kalkan Oyunu :
Eski oyuncular tarafından oynandığı duyulmuş, fakat görülmemiştir. Oyun müziğinin notası olduğundan, müziği hakkında bilgi edinmek kolaydır. Kaynak kişilerden Tahsin AYIK kendisiyle görüştüğümüzde, bu oyun hakkında şunları söylemiştir: “Bu oyunu oynayanları gördüm. Bunlar yaşça bizden daha büyüklerdi. Kılıç ve kalkanları olmadığından ellerindeki sopaları kılıç, ayakkabılarını kalkan yaparlardı. Sahip çıkılmayan bu oyunumuz maalesef iptal oldu. “
Delilo Oyunu :
Harput’tan derlenen bu oyuna “Derilo”, “Delilo” gibi adlar verilmektedir. Bu oyun halay bölgesinin hemen her yerinde, birbirine benzer özelliklerle oynanmaktadır. Asıl çıkış kaynağı konusunda bir yargıya varmak mümkün değildir.
Delilo oyununun 150-200 yıllık bir oyun olduğu söylenmektedir. Oyun, türkülü bir oyun olup, davul ve klarnet eşliğinde oynanır. Oyunun türküsü oyuncular tarafından söylenir. Bu oyun, başka bir oyun melodisi ile oynanmaz, bu oyun melodisi ile de başka bir oyun oynanmaz. 4/4 lük usülde müziği olan oyun, çevre illerdeki “Delilo” oyunlarından biraz daha ağırdır.
Halk Oyunlarında Kullanılan Giysiler :
“Halk oyunları giysileri genellikle yöreseldir.” Kumaşları, şekil ve giyiniş tarzıyla yöreye has özellikler göstermektedir. Giysilere verilen isimler de farklıdır. Her yöre, belki de şekil ve kumaş olarak, aynı olan giysilere ayrı isim verir. Giysilerde belirli bir otantik şekil aramak çok güç ve yanlış bir iştir. Çünkü, kültürün değişkenliği ilkesi çerçevesinde, bir kültür öğesi olan giysiler de sürekli değişmekte ve belli bir zaman kesitinde mevcut şekli tespit etmek mümkün olsa bile, o giyside ısrar etmek, oyunlarda o giysileri kullanmak hatalı olur görüşündeyiz. Tüm halk oyunlarında olduğu gibi Elazığ Halk Oyunlarında da giysilerde bir otantiklik aramak boşuna emek sarf etmekten başka hiçbir şey olmayacaktır. Ancak, oyun giysileri giyilirken, belirli bir giysi, birbiriyle uyum sağlayacak şekilde giyilmeli ve o giysiye uygun aksesuar kullanılmalıdır. Örneğin, alta yazlık, üste kışlık bir giysi giyilmemelidir. Ya da, bir zıbının üstüne yelek giyilmemelidir. Kültürün diğer unsurlarında olduğu gibi, maddi kültür unsuru olan Elazığ Halk Oyunları giysilerinde de bir değişkenlik görülmektedir.
Günümüzde kullanılan halk oyunları giysilerini üç safhada ele alarak inceleyebiliriz.
1. Evre Erkek Giyimi :
Başa fes takılır, astane mendil büyüklüğünde “Puşu” takılır. Yaşlılar yazma bağlarlar. Paçaları dar, üst kısmı geniş, beli uçkur ile büzülen çuha şalvar giyilir. Düz beyaz veya siyah-beyaz renkte çizgili, pamuklu kumaştan, içlik veya giyme adı verilen bir iç gömlek giyilir. Bu gömlek kollu, yakasız veya hâkim yakadır. Gömleğin üzerine şalvarın kumaşından “avcı yeleği” denilen bir yelek giyilir. Bele beyaz ipek veya şa1 adı verilen “acem kuşağı” bağlanır. Ayağa poçikli çarık ve yün örme çorap giyilir.
1. Evre Kadın Giyimi :
Harput kadınının en eski giysi tipidir. Bu tip giysiyi bugün dahi dağ köylerinde görmek mümkündür. Yaklaşık 150-200 sene öncesinde bu tip giysi hakimdi. Bu giysi üç parçadan meydana gelmiştir.
a)- Şalvar
İpekli veya pamuklu kumaştan yapılmakta ve iç kısmı astarlanmaktaydı. Şalvarın boyu oldukça uzun olup bilek kısımlarına kaytan geçirilmekte ve diz altından bağlanmaktadır. Böylece şalvar bir etek görünümünde dökümlü olarak ayak bileklerine inmektedir. Şalvarın bel kısmı da uçkurla büzülmektedir.
b)- İçlik
İpekli veya pamuklu kumaştan yapılmaktaydı. Yakası yuvarlak, önü açık, kopça ile iliklenmektedir. İçliğin yanları yırtmaçlıdır.
c)- Üçetek
Sim işlemeli, kalın ipekli kumaştan veya kadifeden yapılmaktadır. Kolları uzun, bilezikli, çok az yırtmaçlıdır. Yırtmaçlı kısım kopçayla tutturulmuştur. Yakası bele kadar açık,”V” şeklindedir. Belde iki kopça ile “birit” ilikle iliklenmektedir. Belden aşağıya doğru genişleyen eteğin önü tamamen açıktır. Yanları ise kalça altından yırtmaçlıdır. Böylece etek üç parça görünümünü almaktadır. Bele “belbağı” bağlanmaktadır.(Belbağı, üç-dört cm. eninde, tığ işi veya kumaş üzerine işlenmiş kuşaktır.) Ayakkabı olarak postal, çorap olarak yazın iplik, kışın ise yün çorap giyilmektedir.
Baş süslemesi ise şöyledir: Uzun saçlar ortadan ayrılmakta, arkada küçük parçalara bölünerek örülmektedir. Yanlarda birer tutam saç, kulak hizasında kesilip, zülüf bırakılmaktadır. Saç uçlarına “Humpul” denilen saç süslemesi takılmaktadır. Başa bordo çuhadan fes, fesin üzerine gümüş tepelik konulmaktadır. Fese tutturulmuş uzun saç görünümünde ipek saçlık mevcuttur. Fesin alk üzerine oyalı krep bağlanır. Buna yörede “Kıntik” adı verilir. Bunların üzerine oyalı yazma veya tülbent örtülür.
Oyun giysilerinde kullanılan takılar şunlardır: Göğüs üzerine çaprazlama dizilen beşibirlik dizisi, camdan bilezik “Şeve” gümüş veya altın küpe ile yüzük kullanılır.
2. Evre Erkek Giyimi
Birinci safhadaki gibidir. Birinci safhadan farklı olarak ayağa yemeni giyilir.
2. Evre Kadın Giyimi
Bu safhada da birinci safhadaki giysileri görüyoruz. Birinci safhadaki giysilerden farklı olarak, şalvar üzerine kadifeden, üzeri simli cepken giyilir. Bu safhada üçetek yoktur, ipek kuşak takılır.
3. Evre Erkek Giyimi
Bu safhada ayağa poçikli kundura giyilir. Cepkende düğme iliğine geçirilmiş köstekli saat bulunabilir. Mendil olarak düz, beyaz, ipek mendil kullanılır.
3. Evre Kadın Giyimi
Diğer safhalardan farklı olarak, Harput ve Elazığ Fabrikalarında dokunan ve genellikle simli, ipekli kumaştan entari ve ayağa ise “Kaloş Potin” giyilir.
HALK OYUNLARIMIZIN BUGÜNKÜ DURUMU NEDİR?
Son yıllarda popüler bir hale gelen halk oyunlarımız, uğraşanları, bu konuda çalışanları ile epeyce ilerleme kaydetmiştir. Bugün artık bütün okullarımızda halk oyunları ekipleri vardır ve bu ekipler yarışma, şenlik, bayram gibi faaliyetlere katılmaktadırlar. Bunun yanında üniversitelerimizde bu konuda bilimsel çalışmalarını başlatmışlar, az da olsa ilerleme kaydetmişlerdir. Bazı devlet kuruluşları da bu konuda ciddi çalışmalar yaparak bu faaliyetlere devlet desteğini sağlamışlardır.
Bugün artık halk oyunlarımız sosyete toplantılarından tutun da, devlet büyüklerinin, yabancı devlet adamlarının karşılama törenlerine, turist karşılamalarına kadar birçok yerde rastlanır ve kullanılır olmuştur. Yarışmalarda, şenlik ve bayramlarda ön planda yer alan halk oyunlarımız, büyük kitlelere hitap etmeye başlamış, uğraşanları da çok büyük bir topluluk haline getirmiştir. Bu çalışmalar bu hızıyla devam eder, devlet de bu çalışmalara destek olursa, halk oyunlarımız daha çok itibar görecek ve sosyal alanda önemli bir yer işgal edecektir.
HALK OYUNLARIMIZ NEREYE GİTMEKTEDİR VE NE OLACAKTIR?
Bugün gösteri sanatları ya da seyirlik sahne sanatları arasında yer alan halk oyunlarımız doğru bir yolda mıdır? Elbette ki değildir. Yukarıda saydığımız çalışmaları eleştirecek olursak, halk oyunları faaliyetlerinin sistemsiz ve plansız bir şekilde yürütüldüğü ilk söylenecek söz olmalıdır.
Bugün artık köy meydanlarında bir düğünde eğlenen halkımız da kendi oynadığı oyunu terk etmeye, oyunları sahnelenmiş biçimiyle oynamaya başlamıştır. Bu da halkın yaratıcı değil taklitçi olduğunun bir göstergesidir. Halk oyunlarını da köylerimizde belirli kişiler iyi oynamaktadırlar. Diğerleri ancak onları taklit etmektedirler. Halk oyunlarımızın bir an evvel derlenmesi gerekmektedir. “HalkHalk Oyunlarımız ne olmalıdır, hangi çalışmalarla, bu konuda neler yapılmalıdır?” sorularına verilecek cevap ise; sistemli, bilimsel çalışmalarla gerekli araştırmalar yapılıp, oyunlarımızı belli bir yöne kanalize etmek gereklidir. Ülkemizin kültür planlamasında halk oyunlarımız gereken yerini almalı ve bu faaliyetler daha geniş kitlelere yaygınlaştırılmalıdır dansları kadın erkek bir arada da oynanmaktadır. Kırklareli’nde bugün sevilip oynanmakta olan oyunlardan bazıları şunlardır: Oyunlarımız ne olacaktır? “sorusuna tutarlı, geçerli bir cevap vermek mümkün değildir. Bunu tahmin etmek çok güç olduğu gibi, herhangi bir fikir ileri sürmek de yanlış olur. Ancak, “Halk Oyunlarımız ne olmalıdır, hangi çalışmalarla, bu konuda neler yapılmalıdır?” sorularına verilecek cevap ise; sistemli, bilimsel çalışmalarla gerekli araştırmalar yapılıp, oyunlarımızı belli bir yöne kanalize etmek gereklidir. Ülkemizin kültür planlamasında halk oyunlarımız gereken yerini almalı ve bu faaliyetler daha geniş kitlelere yaygınlaştırılmalıdır.
Türk Halk Danslarımız
Yurdumuz coğrafyasında Türk halk danslarımız şu genel adlar ve şu gruplar halinde bölgelenmiş bulunmaktadır:
BAR: Kuzeydoğu Anadolu’da, Kars, Erzurum, Erzincan illerimizin bulunduğu bölgemizde toplu olarak ve genellikle düz dizi ya da yarım ay biçiminde, oyuncuların birbirlerine tutunarak oynadıkları disiplinli grup oyunlarına Bar denir.
HALAY: Orta Anadolu ile Güneydoğu Anadolu’da Çorum, Sivas, Malatya illerimizin bulunduğu bölgemizde, toplu, düz dizi biçiminde ve oyuncuların birbirlerine tutunarak oynadıkları Türk halk danslarımıza Halay denir.
Türk halk danslarımızın en yaygın türlerinden biri halaylardır. İç Ege bölgesinden başlayıp doğuya doğru gidildikçe hemen hemen bütün iller halayla tanışmıştır ve tabir yerindeyse, “halay çekmek” onların işi olmuştur. Özellikle davul-zurna eşliğinde ve açık havada, geniş alanlardaki halaylar, daha çok erkekler tarafından oynanırlar. Ancak zamanla bu katı kural kırılmış, kadınlar da ya kendi aralarında ya da erkeklerle karışık olarak halay çekmeye başlamışlardır. Aslında kadınlarımız başlangıçta daha ziyade kapalı mekânlarda, sesleri daha az ve ölçülü çıkan tahta kaşıklar, ziller, tefler, darbukalar ve diğer araçlarla türküler de söyleyerek halay çekmişler, birlikteliklerini pekiştirmişlerdir. Daha sonraları bu birlikteliğin ev dışında da sürdürüldüğü, hatta erkeklerle beraber olup dayanışma, yardımlaşma ve paylaşma duygu ve düşüncelerini halaylar aracılığıyla yansıttıklarını görüyoruz. Böylece onlar kendilerinden sonra gelecek kuşaklara toplum hayatında nerede, nasıl davranacağını da ortaya çıkıp göstermişlerdir.
HORA: Trakya’da Edirne, Kırklareli, Tekirdağ illerimizin bulunduğu bölgede oynanan bir oyun çeşididir. Bar ya da Halaylar gibi, oyuncuların el ele ya da kol kola birbirlerine tutunarak oynadıkları, dizi biçiminde sürdürülen, disiplinli oyunlara Hora ya da Horo denir.
HORON: Karadeniz kıyılarımızın doğusunda, Ordu, Rize, Trabzon illerimizin bulunduğu bölgemizde, dizi biçiminde, oyuncuların birbirlerine tutunarak oynadıkları bir oyundur.
Doğu Karadeniz bölgesinde bulduğumuz horon türü Türk halk dansları, daha çok kemençe ile oynanır. Horon da halay gibi, oyuncuların bir dizi, sıra oluşturmasıyla gerçekleştirilir.
Horon oynayan insanların da doğadaki olaylara bakıp onları az-çok taklit ettiği, zorlu hayat şartlarıyla başa çıkabilmek için tehlikeleri göze aldığı bilinir. Doğu Karadeniz insanları için bu zorlukların altından kalkmak şarttır. Denizdeyse azgın, kabarmış dalgalarla boğuşur, en yüksek noktadan en aşağı noktaya iniverir. Gökyüzünün karalığı, bulutların koyuluğu dalgalara yansır ve deniz adı gibi kapkara kesilir. En dipten tekrar yukarıya çıkılır derken nihayet sahile, sakin ve küçük dalgacıkların kıyı kumlarını öpüp okşadığı son noktaya varılır. Horonlarda da bu hareketli yaşayışın izlerini kolayca görebiliriz. Birbirine sımsıkı bağlanarak kendilerini nispeten güvenceye almış olanlar, sert ayak figürleriyle toprağı ot bitmeyecekmişçesine döverken, yavaşça durulur, sakin sakin kol ve omuz sallamalarla dinginleşir gibi olurken yine birden fırtınaya ayak uydururcasına şimşek çakar gibi yerlerinden fırlayıp zıplarlar, yeri göğü toza dumana boğarlar. Horon tepilen yerde bunun için yedi yıl ot bitmezmiş…
Zaman zaman oyuncuların oyunlarına eşlik eden türküler de söylendiği görülür. Özellikle yaylalara göç döneminin başında veya yayladan dönüş yolunda, yolun uzunluğu ve verdiği yorgunluğu unutabilmek amacıyla bu tür türküler söylenir; hatta giden ekipler arasında karşılıklı türkü veya mâni atmalar, takılmalar bazı niyetleri açığa çıkarmalar biçiminde yorumlanır, gelecek için neler plânlandığı da ortaya konmuş olur. Kemençe sesini duyan herkesin horona katılmayı bir görev sayması dolayısıyla, Doğu Karadeniz bölgesinde yaşayan insanlarımızın, horondaki sert ve haşin tavırlarından hemen sonra, sessiz ve yumuşak bir hâl almalarının, kendi karakteristik yapısının oluşmasında önemli bir rol oynadığı bilinmektedir.
KAŞIK OYUNLARI: Konya, Mersin ve Antalya illerimizin bulunduğu Güney Anadolu ve Akdeniz kıyıları yörelerimizde oynanan oyunlara verilen genel bir addır. Bu oyunlarda oyuncular ellerinde ritim aracı olarak tahta kaşıklar bulundururlar. Onun için bu yöremize oyunlar bakımından Kaşık Oyunları Bölgesi denmektedir.
KARŞILAMA: Bu isim altındaki oyunlar daha çok Kırklareli, Edirne, Tekirdağ, Kocaeli, Sakarya, Çanakkale, Bursa, Bilecik ve Bolu illerimizin bulunduğu Marmara bölgesinde oynanmaktadır. Bu bakımdan söz konusu yöreye Karşılamalar Bölgesi denmektedir. Karşılama iki kişinin karşılıklı durarak oynadıkları bir oyun biçimidir. Çiftlerin karşılıklı olarak toplanmalarıyla bir grup halinde de oynanmaktadır.
ZEYBEK: İzmir, Aydın, Denizli, Muğla ve Balıkesir illerimizin yer aldığı Ege bölgemizde oynanan oyunlarımızın çoğunluğunu Zeybek oyunları oluşturduğu için bu yöremize oyunlar bakımından Zeybek Oyunları Bölgesi deniyor. Zeybek oyunları tek kişi tarafından oynandığı gibi teklerden oluşan bir daire halinde de oynanmaktadır. Zeybek oyunları, toplu olarak oynandığı zaman oyuncuların birbirlerine tutunmadan oynadıkları salma oyunlardır. Türkiye’deki Türk halk danslarının en yaygın olanlarından biri de zeybek türü oyunlardır. Kelimenin kullanıldığı bölgelere bakarsak, sadece Batı Anadolu’da değil, İç Anadolu’da ve hatta diğer Türk topluluklarının yaşadığı Orta Asya topraklarında da zeybek türünün oynandığını görüyoruz.
Zeybekler bir efenin yönetiminde ovadan ovaya, dağdan dağa gezen, yoksulları gözetip yörede belirli bir otoriteye sahip olan, genellikle zalimlere veya sonradan görme zenginlere göz açtırmayan, zaman zaman işlediği bir suç yüzünden hapse girmeden dağlara kaçan, yönetime ters düşmüş insanlardır. Efeler ise yanına gelen, kendisine sığınan diğer zeybeklere yol, yöntem öğreten, onları eğiten, yerine göre akıl verip anlaşmazlıkları çözen bir kimlik içinde görünmüşlerdir.
Zeybeklerin yaşayışları çok hareketlidir. Çok kısa bir süre içinde kilometrelerce uzaklara gidip takipten kurtulabilirler. Ancak bu hareketli geçen yaşayışları içinde, zaman zaman coşkuya, heyecana ve özleme kapıldıklarını; yer yer hareketli, yer yer ağır ve asaletini ortaya koyan duruş ye adımlarla örülmüş bir oyuna kalktıklarını biliyoruz. Bu oyun sırasında ses tonlarıyla, hareketleriyle ve hatta mimikleriyle çevrelerinde saygı ve hayranlık duygularını canlandırırlar. Zaten efe veya onun zeybekleri hırsızlığa, yağmacılığa, adaletsizliğe ve şımarıklığa asla izin vermez; bunları hiç hoş karşılamaz. Hele de namusa dil ve el uzatanları derhal topluluğundan atar ve cezasını gerekirse kendisi verir.
Oyunlarında çalınan enstrümanlar arasında bağlamaları, curaları, açık havada ise davul ile zurna birlikteliğini görürüz. Kapalı mekânlarda ise darbuka, tef veya zilli maşa da kullanılır. Geçen yüzyılın başından itibaren klârnetin de yer yer oyunlarda kullanılması, bu bölgenin Batı kökenli sazlara karşı olan eğilimini kanıtlamaktadır.
Zeybek oyunları, oyunu ilk kez düzenleyip ortaya koyanın adıyla da anılmaktadır. Söz gelimi, Aydın yöresinde Kadıoğlu, Koca Arap, Yörük Ali; Muğla yöresinde Kerimoğlu; İzmir ve çevresinde İnce Memet, Sinan Ağa zeybeği, Kütahya’da Sinanoğlu, Hamamcı ve Ahmet Bey zeybeği bu türden sayılabilir. Ayrıca ait olduğu yerin adıyla anılan birçok zeybek oyunu vardır.
Zeybek giyim-kuşamı da zengin bir görünüm içindedir. Hareketlerinin çabuk olması mecburiyeti, onların canlı, atak ve çevik olmalarını engellemeyen bir giysiye sahip bulunmalarını gerektirir. Yürüyüşte zorluk çıkarmayan kısa şalvarlar giyen zeybeklerin bu giysisi diz üstünde kalır. Maviye yakın tonlar, koyu mavi, kara tercih edilen renklerdir. Bacaklar tozluk ile örtülmüştür. Kalın tozluklar çalılık, dikenlik ve koruluk yerlerden hızla geçerken ayakları çizik ve sıyrıklardan korur. Bazen efelerin körüklü çizme giydiği olursa da en yaygın olan çarık veya yemenidir. Yemenilerin renkleri arasında, en sevilip tutulan renk kırmızıdır. Çizmeler ise siyahtır.
Zeybeklerin üst giysileri de çok renklidir. Başlarındaki fes veya börk, bunların üstünde ipekten yapılmış ince, renkli, çiçekli oyalarla bezeli yemeni veya poşular vardır. Soğuk havalarda ayrıca boyunlara işlemeli, uzun örgülerle yapılmış püskülleri olan, ipekli kumaştan bir kefiye yerleştirilir. İnce bürümcükten, pamukludan, ketenden yapılmış bir ten gömleği üzerine zıbın veya işlik giyilir. Kolları uzun olup uçları yırtmaçlıdır. Yaka dik olup önü düğmelidir. Yaka ve kumaş üzerine giyilen camadanın kolları çok ince süslerle ve motiflerle bezenmiştir. Camadan üzerine de kartal kanadı adı verilen cepken giyilir. Kanat adının verilmesine sebep, omuz hizasından itibaren sallama diye bilinen parçaların açık ve hareketi kolaylaştıran biçimde olmasıdır.
Oyuncuların başı kimi yerlerde açık olmasına rağmen, birçok yerlerde de örtülüdür. Erkek oyuncuların başlarını kapayan fes, külah, takke, puşi, şapka, kasket vb. giysileri, bir kadın başı kadar süslü ve renkli değildir. Zeybek bölgesinde görülen erkek başlarındaysa, rengarenk oyaların yer aldığı ve fesin üzerine dolanan çevreler, yazmalar erkek giysisinin en gösterişli parçasıdır.
Genellikle iç giyimde görülen içlik, iç mintanı, işlik, ten gömleği, ak göynek vb. üst giysi parçası yakasız veya yarım, dik yakalı, uzun kollu, önü açık ancak düğmeli, el dokuması kumaştan, ince pamukludan açık renkli veya beyaz, krem bir parçadır. Ayağa giyilen şalvar çok değiştirilemeyen bir giysidir. Bazı yörelerde ağı uzun, paçaları geniş, uçkur yuvası basit motiflerle süslü olanlarını da bulmak mümkündür. Bitlis ve civarında görülen şal şepik, tamamen el dokuması ince, parlak ve çizgili kumaştan yapılır. Şalvar bölümüne şal denir ve neredeyse pantolon biçiminde bir kesimi vardır. Sırta giyilen şepik ise bir tür yelektir. Yelek rengi diğer bölgelerde de siyah veya laciverttir. Genel olarak yeleklerde ve bele sarılan kuşaklarda pek fark yoktur. Yeleklerin yakası geniş bir V çizer, önleri açık ve düğmelidir. Ön kanatlarda bulunan iki cep, köstekli saat ve zinciri, çakmak vb. bulundurmaya yarar. Kuşakların önemli bir bölümü renkli olarak dokunur veya örülür, uçlarına da püsküller yapılır. Kuşak üçgen biçiminde ikiye katlandıktan sonra, bu uzun püsküllü kısım ön tarafa gelecek şekilde, ucu bele sokulur. Deseni çizgilidir, ama renkleri çok çeşitlidir. Şal kuşak türü ise, daha ince, zarif ve gösterişlidir.
Erkek oyuncuların giyiminde çoraplar ayrı bir yer tutar. Türleri, motifleri ve örüldükleri malzemeleri aracılığıyla çorapların birbirlerinden ayrıldıkları görülür. Hemen her ilin, hatta her köyün çoraplarında yüzlerce değişik motif ve renk farkı dikkatleri üzerine çeker. Birçok yerde bu motiflerin yöre halkınca bilinen özel anlamlar yüklenmiş olması, çorapların değerini ve önemini bir kat daha artırır. Öyle ki örülen çorapta kullanılan türlerine bakarak, o kişinin statüsü, medenî durumu uzaktan belli edilmiş olur. Oyalarda görülen çeşitlilik, renklilik ve anlam yüklemelerini bu kez çoraplarda görebiliriz. Genellikle ince yün iplikle örülen çoraplar, bazı bölgelerde şalvarın veya pantolonun paçalarının kesimi dolayısıyla kendini daha çok belli eder.
Türk halk danslarının oyuncularındaki hareketliliği, rahatlığı, esnekliği ve estetik güzelliği hiç güçlük çıkarmadan ortaya koyacak olan giysi parçası, şüphesiz ayağa giyilen parçadır. Ayakkabının oyunlar boyunca, oyuncuya destek olması şarttır. Bu bakımdan ayağa giyilenler, ayrı bir değer ve önem kazanır. Halaylarda, barlarda ve diğer türlerde gördüğümüz çarık, yemeni, kundura, mest, kara lastik, pabuç vb., doğa şartlarına uyması bakımından yerlerini çizme türü bir parçaya bırakırlar. Genellikle sarp kayalık, dikenli, çalılık ortamlardaki Türk halk danslarında çizme, körüklü çizme, yahut kalın çorap üstüne çarıktan gelen sağlam kaytanlarla bağlı bir parça bu vahşi doğa şartlarıyla başa çıkabilmek için tercih edilmektedir.
Erkek giysilerini tamamlayan önemli aksesuarlar arasında ise, para kesesi, mendil, yağlık, pazıbent, saat kösteği, hamaylı, muska, tabaka, silahlık, çevre, kama vb. saymak mümkündür.
Adıyaman güneydoğu illerimizden biridir. 1954 yılında Malatya1 dan ayrılarak il olmuştur.
Uzun yıllar Malatya ilinin bir ilçesi olan bugünkü Adıyaman ilinin halk kültürü ile ilgili araştırmalar, her iki kültürün aynı kökenlere bağlı olduğunu göstermektedir. Müzik bakımından olduğu gibi Türk halk dansları bakımından da Malatya ile aynı konu, biçim, melodi, ritim, hareket hatta figürleri paylaşmaktadır. Adıyaman’da genellikle sevilip oynanan oyunlar şunlardır:
Ağır halay, Düz halay, Ağır Malatya, Berde, Deriko (derino), Galüç, Üçayak, Ağır hava, Dik hava, Hasandağlı, Lorke, Pekme-zo, Dokuzlu, Dokuzokkalı, Tırpano, Kudaro halayı, Ağır Govcuk.Tırge, Simsimi, Sevda,
Yukarda saydığımız Türk halk danslarının adlarından da anlaşıldığı gibi Adıyaman halk oyun Halay bölgesinde oynanan dizi biçimindeki oyunlardandır ve genellikle ağır olarak sürdürülen oyunlardır. Kadınlar da bu oyunlardan bir kısmını kendi aralarında oynamaktadırlar.
Oyunlara eşlik eden müzik aletleri şunlardır:
Davul, Zurna, Kaval, Bağlama, Tef, Iklığ, Darbuka, Cümbüş, Leğen, Cura.
Kadın Giyimi: Kadınlar başlarına Terlik denilen bir başörtüsü bağlar, terliğin çevresine ipek Pusu sarılır. Başın üzerine oturtulan gümüş işlemeli Tac’ın kenarlarına altın ve gümüş paralar dizilir. Bazı köylerde çene altından geçirilerek başın arkasında ya da üstünde bağlanan başörtülerde kullanılır.
Kadınlar yakası açık, uzun kollu bir Fistan, onun üzerine de bele kadar inen işlemeli bir Gömlek giyerler. En üstte önü iki, arkası tek parçadan oluşan Üçetek bulunur. Bele Ben denen işlemeli kuşak bağlanır. Kadınlar saçlarını örerek on-on beş belik meydana getirirler. Ayaklarda yörede işlenmiş motifli çoraplar ve ayakkabı yerine Yemeni vardır.
Kadınların süs eşyaları, genellikle düğünlerde takılan altın ve gümüşlerden meydana gelir. Çelen, alından başlayıp başı çepeçevre saran bir altın başlıktır. 15-20 kadar küçük altın küreden meydana gelen gerdanlığa Hab denir. 8-10 kulplu altının dizilmesiyle oluşan gerdanlık Kiramus’tur.
Bayramlarda kadınlar avuç içlerine ve saçlarına kına yakarlar.
Erkek Giyimi : Erkeklerin başlarında genellikle Börk denilen keçe külah vardır. Etrafı Pusu ile sarılıdır. Erkekler Aba ve Sako adı verilen yörede dokunmuş kalın bir kıl ceketle kalın bir kıl Şalvar giyerler. Belde Kuşak vardır.Afyon İlimiz Kütahya, Eskişehir, Konya, Isparta, Burdur, Denizli ve Uşak İlleriyle çevrilidir. Bu bakımdan bir yönüyle Zeybek ve Kaşıklı zeybek, bir yönüyle de Teke oyunları bölgesinde bulunmaktadır. Karma oyunların bulunduğu bu yörede daha çok Kırık ya da Kaşıklı Zeybek oyunları yer almaktadır. Genellikle erkekler tarafından oynanan Zeybek oyunları yanında, Dinar ilçesinde, kızlar tarafından oynanan Teke yöresi nitelikli oyunların ağır bastığı görülmektedir.
AFYON
Afyon’da oynanan oyunların çoğu türkütlüdür. Saz çalanlar türkü de söylerler. Saz grubunu, Bağlama, Darbuka, Zilli maşa ve Tef oluşturur. Açık havada ve meydanlarda oyunlara Davul Zurna eşlik eder. Oyunların adları genel olarak türkülerin ilk dizelerinden alınmıştır. Bugün hem erkekler, hem de kadınlar tarafından sevilip oynanan oyunlardan bazılarının adları şunlardır:
Dam başına asa gomuş gaibin, Pençiresi
yeşil perde, Heç meze m’olur portakalın dilimi, Efelerin uşağı, Buhurcular ağır zeybeği, Kadılar zeybeği, Hatçem çıkmış dam başına, Hezin hezin ve Yayla yolları.
Kadın Giyimi : kadınların başlarında değişik başlıklar bulunur: Fes, Tepelik, Rek-çin, Taç, ve Tuzaklı hotoz gibi.
Bölgede, genellikle oyalı Başörtüler de kullanılır. Afyon yöresinde iki tür kadın giysisi vardır; peşli giysi, ayak bileklerine kadar uzanan eteği ve uzun kolarıyla dikkati çeker. Peşsiz giysi ise bedeni baştan aşağı örter. Giysinin üst kısımına Cepken giyilir. Yörede yaygın olan Şalvar daha çok peşli giysinin altına giyilerek kullanılır. Afyon’da Bindallı da giyilmektedir. Kadınlarda takı da önemlidir. Kulaklarda küpe bulunması gelenekleşmiştir. Çarık giyenler de bulunmaktadır.
Erkek giyimi : Başta, etrafına Poşu sarılı Püsküllü Fes bulunur. Sırtta, laciverde yakın mavi renkli ve sim sırma işlemeli Cepken vardır. Gömlek yerine Sıkma Yelek kullanılır. Belde Kuşak kolon sarılıdır. Ayakta diz altına kadar uzanan kırmızı bağcıklı çorap bulunur. Ayakkabı yerine Çizme ve Get kullanılmakla beraber, genel olarak Çarık giyilir.Bingöl Türk halk dansları bakımından Halay bölgesinde yer almaktadır. Oyunlar genellikle erkekler tarafından ve davul zurna eşliğinde oynanır. Kadınlar da kendilerine özgü oyunları kendi toplantılarında oynarlar.
BİNGÖL
Bölgedeki oyunların çoğu türkülüdür. Yörede sevilip oynanan belli başlı oyunlar şunlardır :
Elçırpma (Çapukay), Govent (Bingöl halayı), Meyremo, Horani, Kartal, Çaça (karayılan). Bingöl’de bunlardan başka Sekme ve Koçeri adlı oyunlarla çok ünlü Cezayir havası da oynanır. Gelin Götürme de bir oyundur, baba evinden alınıp güvey evine götürülürken, türkü söylenerek oynanan bir oyun biçimidir. Bingöl’de Türk halk dansları Davul Zurnadan başka Kaval’la da sürdürülmektedir.
Kadın Giyim Kuşamı: Bingöl’de kadınlar başlarına ak tülbentten Yazma bağlarlar. Bunların kenarları oyalar ve çiçekli motiflerle süslüdür. Bir çok köyde Fes de giyilir. Fesin etrafı da altından veya gümüşten parlarla süslüdür. Sırtta Gömlek ve Yelek vardır. Çiçekli kumaşlardan yapılan Şalvar, Kadın giysilerinin en önemli parçalarındandır. Şalvarın üst kısmına, bele ak bir Şal bağlanır. Giyilenler arasında, çizgili parlak kumaştan dikilen Üçe-tekli giysiler de vardır. Elde örülen çoraplar renkli ve motiflidir. Ayakkabıları Çarık ya da Yemenidir.
Erkek Giyim Kuşamı : Başa, yün ya da yapağından yapılmış Papak giyilir. Yörede erkek giyiminde de Şalvarın önemli bir yeri vardır. Kara kumaştan, yörede dokunmuş olan Şalvarın üstüne belde desenli kuşak bağlanır. Sırttaki Gömlek, ak çizgili kırmızı, parlak kumaştandır. Erkek çorapları beyaz ve kadın çoraplarından daha sadedir. Ayakta ayakkabı olarak Yemeni ya da Çarık vardır.Güneydoğu illerimizden biri olan Bitlis’teki Türk halk dansları zaman zaman dizi zaman zaman da tutunmadan oynanan grup oyunları biçimindedir. Tutunmadan, çoğu zaman karşılıklı iki dizi biçiminde, bazen de halka halinde oynanan ve bu yörede pek çok sevilen bir oyuna Harkuşta ya da Halkuşta denmektedir. Harkuşta el ele vuruşularak oynanan bir oyun çeşidi yada türüdür. Bu oyun, Siirt, Van, Diyarbakır, Muş ve Malatya illerimizde de oynamaktadır. Bu bakımdan bu yöreye Harkuştalar Bölgesi diyen folklorcularımız da vardır.
Harkuştaların, birbirlerinden ufak farklarla ayrılan bazı çeşitleri de bulunmaktadır. Çeşitlerdeki farklılıklar ve özellikler el vuruşlarında görülmektedir. Örneğin Mutki Harkuştasında çiftler karşı karşıya durarak el vuruşturdukları halde, Meryem Harkuştasında karşılıklı gelip birbirlerini bir boy geçtikten sonra geriye dönerek ellerini vuruştururlar.
Bitlis ilimizde yaygın olarak oynanan oyunlarımızdan bazıları şunlardır.
Govenk, Ağır Govenk, Meyroki, Garzene, Sepe, Tiringo, Bapuri (Papuri), Değirmenci, Bitliste Beş Minare, Odun Attım Mutfağa, Çarşıda Atlas, Nare, ve Temurağa.
Oyunlar, Davul, Zurna, Bağlama, Kaval ve Tef eşliğinde sürdürülür. Türkü ile oynanan oyunlar da vardır. Bazılarında oyuncular müziğe (melodiye) sözle katılır.
Bitlis’te Erkek Giyimi : Geleneksel erkek giyimlerinden Şal- Şapik yörede keçi kılından dokunur. Şapik üst bölüme denir. Şal, pantolon yerine giyilen geniş bir şalvardır. Bele Şal-Şapik üstüne püsküllü bir Kuşak sarılır. Başta Kefiye yada Egol denilen poşu vardır. Ayağa ayakkabı yerine giyilen Harik’in tabanı buğday sapı, üstü keçi kılından örülmüştür. Ayaklarda bulunan süslü yün çoraplar da keçi kılından örülmüştür.
Kadın Giyisilerinden : Fistan, uzun kollu, geniş etekli bir entari türüdür. Zenginlik durumunu göstermek üzere bir kaç Fistan da üst üste giyilir. Püsküllü kuşaklı, parlak, pamukla astarlanmış Yelek de kadın giysilerinin parçalarından biridir. İçteki Don çoraba kadar uzanır. Ayakta kalın yün çorap bulunur. Ayakkabı olarak Çarık giyilir. Baştaki Kofi’nin alt kısmına, ziynet ve süs eşyası olarak para veya altın dizilir. Merheme adı verilen kadın başörtüsünün çevresi pullarla işlidir. Merheme üzerine düğümlenmiş olan Poşu sol taraftan aşağı sarkıtılır.Burdur Akdeniz yöremizin illerinden biridir. Burdurun bir köyü olan Aziziye’de Sarı-keçili aşireti oturmaktadır. En güzel Türkmen oyunlarını da bu Sarıkeçili Türkmenleri oynamaktadır. Çok canlı ve hareketli olan Sarıkeçili Türkmenlerinin oyunlarına Teke Oyunları denmektedir. Hayvancılık ve çobanlıkla geçinen Türkmen yürüklerinin gerek oyunlarında, gerek türkülerinde. Teke, keçi, koyun davar sözleri çok sık geçmektedir. Burdur, Antalya, Isparta illeri eskiden Hamidoğulları beyliğinin bir bölümü olan Teke beyliğini oluşturuyordu. Teke beyliği sınırları içinde yaygın olarak oynandığı için bu oyunların adına Teke Oyunları dendiği sanılıyor. Teke oyunlarına, Sipsi, Kaval, Bağlama ve ritim âleti olarak Darbuka eşlik eder.
Sipsi yörenin en özgün (orijinal) çalgısıdır. Beş deliklidir ve boyu 20 – 30 santimetredir. Oyunların çoğu türkülüdür. Bu bakımdan çalgı grubuna daima bir türkücü (solist) de katılmaktadır. Oyunlarda önce sipsi ile bir gezinti yapılır. Daha sonra yöreye ait olan bin Gurbet havası okunur. Ondan sonra oyunlara geçilir. Oyunlar halka biçiminde ve oyuncuların birbirlerine tutunmadan oynadıkları bir grup oyunudur. Halka biçiminde sürdürülen bir Zeybek oyunu türüdür. Bazı folklorcularımız bu oyunlara Kırık Zeybek adını vermektedirler. Burdur ilimizde bilinip oynanan oyunların bazıları şunlardır:
Avşar Beyleri, Serenler, Teke Zortlatması, Karinom, Kezban Yenge, Tek Zeybek, Ötme Guguk Ötme. Al Yazma, Dimi Dimi, Kabardıç. Yayla Yolları, Sarı Zeybek.
Türkmen Kadın Giyimleri : Başta poşu (poçu), Dastar yada oyalı Yazma, Fes, Alınlık; bedende İşlik veya Göynek, Üç etek, içte göğüsten kesik, Delme, sırmalı kepe Şalvar, Kuşak ve yün dokuma veya peştamaldan Örücek; ayakta işlemeli (erişli) yün çorap ve çarıktan oluşur.
Erkek Giysileri : Başta Fes ve ucu sağa sarkık Poçu, sırtta Mintan, üzeri kolanlı şal veya yün Kuşak, sırmalı Cepken, ayakta yün Çağşır, yün çorap ve çarıktan meydana gelir.
EDİRNE
Edirne Türk halk dansları yönünden Hora ve Karşılama oyunları bölgesinde yer almış bulunmaktadır. Hora, Kırklareli, Edirne ve Tekirdağ illerimizin bulunduğu Trakya’da oynanan bir oyun türüdür. Bu oyun Bar ve Halaylar gibi el ele ya da kol kola tutuşularak disiplinli bir biçimde ve dizi halinde oynanmaktadır. Karşılamalar, nitelik ve nicelik bakımından sözünü ettiğimiz Trakya’daki illerimizde kümelenmiş olmakla beraber, Kocaeli, Sakarya, Çanakkale, Bursa, Bilecik ve Bolu illerimizin bulunduğu Marmara bölgesine de yayılmıştır.
Karşılama : iki kişinin karşılıklı durarak oynadıkları bir oyun çeşididir. Kız ve erkek karşılıklı çiftlerin karşılıklı iki sıra halinde dizilmesiyle bir grup oyunu biçiminde de sürdürülmektedir. Karşılamalar salma oyunlardır. Oyuncular birbirlerine tutunmazlar. Bazı karşılamalarda bütün oyuncuların ellerinde birer mendil bulunur.
EDİRNE
Oyunlar meydanlarda çift Davul Zurnayla oynanır. Kapalı yerlerde ve salonlarda Meydan Sazı. Tef, (def) Darbuka ve Zilli Maşa gibi müzik araçları oyunlara eşlik eder. Davul zurna dışındaki sazlarla daha çok karşılamalar oynanmaktadır. Edirne ve tüm Trakya’da bugün sevilip oynanan oyunlardan bazıları şunlardır: Kabadayı, Mendil, Sülümanaga, Kasap, Eski Kasap, Balkan Gaydası, Pomak Gaydası, Zigoş, Fatoş, Arzuyla Kamber, Sirto, Selanik, Kâzibem.
Erkek Giyim Kuşamı : Başta keçe Külah yahut Fes bulunur. Fesin etrafına Kefye sarılır, Sırtta yakasız İşlik (gömlek) vardır. Onun üzerinde kolsuz bir Avcı Yeleği
bulunur. En üstte de kollu, ceket biçiminde Aba yer alır. Ceket yerine giyilen bu Aba’ya Kopran yada Cepken de denmektedir. Bele kırmızı Kuşak, yada Trablus kuşağı bağlanır. Kuşağın üzerine Çakı Çakmak, yandemir ve çevre gibi aksesuarın bulunduğu meşin Silâhlık sarılır. Bacakta Potur ya da Çakşır bulunur. Ayakta beyaz yün çorap ve kahverengi yada siyah renkli yemeni giyim kuşamı tamamlar.
Kadın Giyim Kuşamı : Başta bölgeye özgü bağlama biçimiyle Yemeni ve Krep bulunur. Sırtta bürümcük kollu Gömlek ve aynalı Yemeni vardır. Bele, etekli elbise giyildiği zaman Kemer bağlanır. Belden aşağıya, ağları bol Şalvar giyilir. Önemli günlerde Bindallı da kullanılır. Evlerde ayağa, dikişli mercan Terlik ve konçları desenli beyaz çorap giyilerek giyim kuşam tamamlanır. Ayakkabı yerine, siyah renkli, kısa topuklu meşin kunduralar giyilir.