İngiltere, Bradford’daki bir ilkokul, bütün öğrencilerine haftada altı saate kadar müzik eğitimi vererek ülkedeki merkezi SAT testlerinde ulaştığı başarısını dünyaya duyurmak istiyor.
Dokuz yaşındaki Abiha Nasir sınıfa doğru yavaşça ilerliyor, oturuyor, başörtüsünü düzeltiyor ve bagetlerini eline alıyor. Çalmaya başlarken, utangaç bir gülümseme yüzüne yayılıyor.
Abiha, Feversham İlkokulu’nun okul sonrası kulüplerinde keşfedildiğinde henüz beş yaşındaydı. Müzik yeteneği ve eline aldığı müzik aletiyle artan özgüveni, daha o yıllarda öğretmenlerini hayrete düşürmüştü. Geçtiğimiz yıl Bradford’un ilkokul öğrencilerine yönelik “üstün ve yetenekli çocuklar müzik programı”na seçilme başarısını gösteren Abiha, bu programa katılan ilk Müslüman kız çocuğu oldu. Seçmeleri yapan kişi önündeki kâğıda tek bir sözcük yazmıştı: “Vay canına!”
Öğretmenlerinin söylediğine göre; SAT hedeflerine ulaşma ve başarı sıralamalarında en üstlere tırmanma baskısı yüzünden müzik ve sanat gibi konuların bir kenara atıldığı çoğu okulda, Abiha’nın yeteneği gözden kaçabilirdi.
Ama Feversham’da, okul müdürü Naveed Idrees, sanatı, dramayı ve müziği okul yaşamının her alanına kattı. Her çocuk haftada altı saate varan müzik çalışması yapmaya başladı ve okul kayda değer başarılara ulaştı.
Bundan yedi yıl önce, Feversham, beklenen düzeye ulaşamayan okullar arasındaydı ve karalayıcı ifadelerle gazete başlıklarına konu oluyordu. Bugünse İngiltere Eğitim Standartları Kurulu (Ofsted – Office for Standards in Education), okulu “iyi” olarak derecelendiriyor. Okul son verilere göre okuma, yazma ve matematik alanlarında öğrencilerin gelişimi bakımından, ülkede ilk yüzde 10’luk dilime girmiş durumda. Oysa 2011 yılında İngilizce öğretiminde ulusal ortalamanın yüzde 3.2 gerisindeydi. 2017 yılında öğrencilerinin yüzde 74’ü, okuma, yazma ve matematik alanlarında beklenen standartlara ulaştı ve okul, yüzde 53’lük ulusal ortalamayı geride bıraktı. Okumada ortalamanın 7.1, yazmada ise ortalamanın 3.4 puan üstünde olmayı başardı. Matematikteyse, okulun 2011’de ülke ortalamasının 2.4 puan altında olan ortalaması, bugün ortalamanın 6.5 puan üstüne çıkmış bulunuyor. Yoksul ve dezavantajlı öğrencilerinin sınav sonuçları da ortalamanın oldukça üzerinde.
Okulun genel durumuna yakından bakıldığında yaşanan dönüşüm çok daha dikkate değer görülüyor: 510 çocuğun yüzde 99’u İngilizce’yi ikinci dil olarak konuşuyor ve yarısı, okula ilk geldiklerinde tek kelime bile İngilizce bilmiyor. Okulun bulunduğu BradfordMoor bölgesi, kentin, nüfusu en yoğun ve en mahrum bırakılmış bölgelerinden. 2011 nüfus sayımına göre, kentin genelinde yabancıların oranı dörtte birin biraz üzerindeyken, okulu çevreleyen bölgede yaşayanların yaklaşık dörtte üçünü Pakistan, Bangladeş ve Hindistan’dan gelenler oluşturuyor.
Okulun içine bakıldığındaysa, bambaşka bir durum söz konusu. Otuz farklı dil konuşulmasına karşın, çocuklar bir arada mutlulukla öğrenim görüyorlar. Çocuklar Shakespeare ve Beatles’ın yanı sıra “neşide” adı verilen Müslüman dizeleri üzerinde de çalışıyorlar. Şarkılı ve el çırpmalı oyunlar oynadıkları gibi, İkinci Dünya Savaşını öğreniyor ve okulda her yıl konser veren YouTube yıldızı Ahmad Hussain’in şarkılarını söylüyorlar.
Okulun enerji dolu müzik koordinatörü Jimmy Rotheram’a göre, Müslüman anne-babaların yalnızca “küçücük bir yüzdesi” çocuklarının pop müzik veya Hristiyan şarkıları dinlemesinden kaygı duyuyor; ama Rotheram’ın belirttiğine göre, çocuklarının kaydettiği gelişmeyi görünce ailelerin bu kaygıları uçup gitmiş. Yıl sonu konserine bir zamanlar bir avuç şüpheci ebeveyn gönülsüzce katılırken, şimdi salon hıncahınç doluyor. Her bir öğrenciye verilen müzik derslerinin saati arttıkça, okulun devamlılık oranı da yüzde 98’e yükseliyor. Her çocuk haftada en az iki saat müzik dersi alıyor. Her çocuk minimum 30 dakikalık bir müzik dersi görüyor. Bunu yarım saatlik bir tamamlayıcı ders izliyor ve ek olarak her öğrenci bir konuk müzisyen veya grubun çalıp söylediği bir saatlik bir müzik dinletisine katılıyor. Bir sınıfın şarkılarını diğer sınıflar da öğreniyor ve küçük öğrenciler sıklıkla günlük akış veya tarihsel olaylar hakkında şarkılar söylüyorlar.
2013’te okulun müdürü olan Idrees, bu yeni yaklaşımı benimsemekle “büyük bir risk” aldıklarını kabul ediyor, ama bugün, aynı yaklaşımın, güçlüklerle boğuşan diğer okulları da dönüştürebileceğini düşünüyor.
“Özel önlemler alması gereken okullar arasında yer alıyorduk. Çalışanlarımızın morali düşüktü ve veliler okuldan memnun değildi; başarı oranımız zayıftı, kimse buraya gelmek istemiyordu; öte yandan, maddi sıkıntılarımız da vardı. Böyle bir durumdayken hep dibe doğru batma eğilimdesinizdir. Öğrenci kaybetmeniz para kaybetmeniz demektir, o zaman öğretmenler için de cazip olmazsınız; elinizdekiler de depresiftir. Her dönem denetlenirsiniz ve bakılan tek şey sınavlar sonuçlarınız, sınav sonuçlarınız ve sınav sonuçlarınızdır,” diye anlatıyor.
“Durumu düzeltmek için, herkesin yaptığı gibi; İngilizceye ve matematiğe ağırlık verebilir, etüt sınıfları açabilirdik, ama öyle yapmadık. Belki bu yolla istediğimiz sonuçlara ulaşabilirdik, ama çalışanlarımızın morali sıfıra inerdi ve çocuklar öğrenmekten nefret ederlerdi. Bizse çocukların öğrenmekten zevk almasını istiyorduk.”
Okul sonunda öğretim yöntemini, çocuklara müzikli oyunlar yoluyla bilinçaltından öğretmeyi amaçlayan Kodaly yaklaşımı üzerine kurdu. Çocuklar örneğin, okuma, yazma ve matematik öğrenmelerine yardımcı olacak ritimler, el işaretleri ve çeşitli hareketler öğreniyorlardı.
Idrees’e göre SAT sınavları ile başarı sıralamaları etrafında dönüp duran tartışmalar arasında gözden kaçan şey, çocukların zihinsel ve sosyal gelişiminin önemi. Bu, iki yıl önce kentin öbür ucundaki bir okulun öğrencisi olan 11 yaşındaki Asad Khan’ın akran zorbalığına uğradığı için kendi canına kıydığı söylentileri ortaya çıkınca daha da önemli olmaya başladı.
Asad’ın ölümünün ardından, Feversham İlkokulu; akran baskısı, başarısızlık ve medyanın olumsuz etkileriyle uğraşmaya çabalayan çocuklara yardımcı olmak amacıyla bir proje denemesine girişti. “Bu içine kapanık çocukların çoğu, duygularıyla ve negatiflikle nasıl baş edeceklerini bilmiyorlar,” diyor Idrees. En basitinden bir oyun oynama eylemi, çocukların göz teması kurma ve bir şeyleri sırayla yapma gibi sosyal beceriler kazanmasına yardımcı olabilirken, bir saatlik bir müzik dinletisine katılmak, akıllı telefonların ve tabletlerin egemenliğindeki bir çağda odaklanma yetilerini geliştirmelerine yardımcı olabilir.
“Yaratıcılık üzerinde yoğunlaşmamız, yalnızca müzikal yeteneği olanlar arasında değil, okul genelinde başarının yükselmesini sağladı”, diyor Rotheram ve ekliyor: “Bu kesinlikle oturup SAT sınavları için ezber yapmaktan daha etkili.”
“Umarım okul müdürleri ve “para musluğunun” başında oturanlar, hatta belki de önemli kararları veren devlet yetkilileri okulumuzdan haberdar olur ve yaratıcılık konusunun küçük iyileştirmelerden ibaret olmadığının, çocukların gelişimi için vazgeçilmez olduğunun farkına varırlar.”
Sınıfa geri dönersek… Abiha yeni bir etkileyici davul solo yapmaya koyuluyor. O kadar yüksek sesli ki okulun bahçesinden bile duyuluyor. Evde de alıştırma yaptığını, ama yalnızca babasının PS3 davul kitiyle ve bir tablet bilgisayarla yapabildiğini anlatıyor Abiha. Yakında gerçek davula terfi edeceğini ümit ediyor: “Babam PS3 davul kitini satıp gerçeğini almaya karar verdi. Komşular şikâyetçi olmasın diye, ses geçirmez duvarları olan bir oda hazırlamaya çalışıyor”.
Kaynak: http://www.egitimpedia.com/daha-fazla-matematikle-degil-daha-fazla-muzikle-basarisini-artiran-bir-okul/