Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük bestecilerinden biri olan Ludwig van Beethoven 250 yıl önce Aralık ayında doğmuştu. O sürekli mücadele etmek zorunda kaldığı hastalıklara rağmen ‘müziğin kendisini kurtaracağına’ inanan biriydi. Bu derlemede Beethoven’ın yaşamına dair önemli ayrıntıları ele alacağız.
Yıl boyunca Beethoven’ı anmak için dünya çapında etkinlikler planlandı ama Covid-19 pandemisi birçok şeyi engellediği gibi Beethoven’ın 250. doğum gününün coşkuyla kutlanmasına da engel oldu. O sadece müzik tarihine eserleriyle damga vurmasıyla değil, aynı zamanda bugün bile dünyanın dört bir yanından müzisyenlere ilham veren ve yol açan biri olmasıyla hatırlanıyor. Brahms, Wagner, hatta Sondheim gibi büyük sanatçıların onu takip ettiği biliniyor. Ancak çok daha fazlası var. Beethoven, yaşamı boyunca peşini bırakmayan hastalıklara rağmen müziğe tutunmuş biri. Belki de en büyük sırrı bu detayda gizli.
BEETHOVEN’I YÜKSELTEN TEKNİK
Müzik eleştirmeni Anthony Tommasini, New York Times’ta yayınlanan makalede onun için şöyle diyordu: “Kişiliği ne olursa olsun, müziği, ihtişamı ve kahramanlığı tanımlıyor gibi görünüyor.” Her şeyin ayrıntıda gizli olduğunu söyleyen Tommasini, “Beethoven, bütün bir hareketi, hatta bütün bir kompozisyonu oluşturmak için küçük motifleri (birkaç nota, melodik bir parça, ritmik bir jest) kullanma tekniğinin ustası, belki de nihai ustasıydı” ifadesini kullanıyor.
Tommasini’nin bahsettiği teknik, Beethoven’ın Viyana’daki usta besteci Franz Joseph Haydn ile geçirdiği zamanlarda şekillenmiş. Hem Mozart hem Beethoven’ın Haydn’den etkilendiği biliniyor. Tommasini’ye göre Beethoven yıllarca Haydn’ın notlarını okumaya devam etmişti.
BİLİNÇALTINDAKİ BEETHOVEN
Tommasini’nin bahsettiği tekniği Beethoven yeni bir karmaşıklık düzeyine taşıdı. Tommasini onun müziğiyle ilgili şu ifadeleri kullanıyor: “Konsere gidenler, bir Beethoven parçasındaki motiflerin tüm tekrarlarını ve manipülasyonlarını bilinçli olarak algılayamayabilir. Yine de, bu birbiriyle ilişkili unsurlar, müzik eğitimi almamış olanlar için bile bilinçaltında ortaya çıkıyor. Bu nedenle Yedinci Senfoninin çılgınca, dans eden son hareketi gibi vahşi bir boğuşma da uyumlu, tutarlı bir varlık, gerçekten harika bir parça gibi görünüyor.”
‘TUTKU VE GÜCÜN BESTECİSİ’
Beethoven’ın karmaşık ve çelişkili bir kişiliğe sahip olmasının yanı sıra muazzam bir hayal gününe sahip olduğu belirtiliyor. Kimilerine göre Beethoven ‘tutku ve gücün bestecisi.’ Beethoven’ın müzikte geliştiği yıllar Napolyon Savaşları ile aynı döneme denk geliyor. Avrupa’nın çoğunda olağanüstü bir siyasi karmaşanın hâkim olduğu bu dönemde Almanya doğumlu olan Beethoven, Viyana’nın en büyük müzisyenlerinden biri olarak kabul edilmişti.
‘MÜZİĞİN KAPSAMINI KÖKTEN DEĞİŞTİRDİ’
BBC’ye konuşan Oxford Üniversitesi’nden müzikoloji profesörü Laura Tunbridge, Beethoven’ın ses ve hacim açısından müziğin kapsamını birçok yönden kökten değiştirdiğini söylüyor. Beethoven’nın müziği bir sanat biçimine yükseltmede kilit rol oynadığını söyleyen Tunbridge, “Sahip olduğu tutkusu ve düşüncesi, müziğin duyguları ifade edebileceği fikriyle, salt eğlence olmanın ötesine geçtiğini, çok daha derin bir şey ifade ettiğini gösterdi” diyor.
ZOR BİR KARAKTERDİ
Beethoven’ın karakteriyle ilgili birçok olumsuz detay var. Kendisinin öfkeli, bencil, narsist, asık suratlı, ilişkilerinde hüsrana uğramış, dağınık, eli sıkı, hastalık hastası ve alkolik olduğu da söyleniyor. Prof. Tunbridge, Beethoven’ın bu özellikleri için “romantik mitinin bir parçası” yorumunu yapıyor: “Çünkü içindeki iblisler ve fiziksel rahatsızlıkları tarafından işkence gören bir sanatçının görüntüsünü tercih ediyoruz.”
Tunbridge’a göre Beethoven hayal gücümüzün ötesinde parçalar yaratma yeteneğine sahip ve kendini her şeyden önce sanatına adamış bir usta: “Bu özellikleri onu bu dünyanın dışında biri gibi göstermesini sağlıyor” ifadesini kullanıyor.
SÜREKLİ HASTALIKLARLA MÜCADELE ETTİ
Beethoven’ın hayatının büyük bir bölümünde hastalıklarla mücadele ettiği biliniyor. ‘Zor bir karakter’ unvanının yanı sıra pek çok sağlık sorunu vardı. Birçok modern uzman, hangi hastalıklardan mustarip olduğunu, duyma engeliyle nasıl ilişkili olduğunu, kişiliğini ve müzikal yaratımını nasıl etkilediğini belirlemeye çalışmak için araştırmalar yaptı.
İngiliz beyin cerrahı Henry Marsh, BBC World belgeseli “Dissecting Beethoven”da bugün teşhis edilen hastalıkların ayrıntılı bir listesini derlemişti: “İltihaplı bağırsak hastalığı, hassas bağırsak sendromu, şiddetli ishal, Whipple hastalığı, kronik depresyon, civa zehirlenmesi ve hipokondriyazisten (hastalık hastalığı).”
Beethoven 1827’nin Mart ayında yaşamını yitirdiğinde 57 yaşındaydı. Otopsi sonrası elde edilen buluntular siroz hastası olduğunu ortaya koymuştu. Prof. Tunbridge, Beethoven’in düzenli olarak ve sosyal ortamlarda şarap içtiğini, çünkü suyun genellikle tüketime uygun olmadığını söylediğini aktarıyor. BBC’deki makalede şu detaya dikkat çekiliyor: “Kanıtlamak mümkün olmasa da kurşun zehirlenmesinin Beethoven’da nörolojik hasara neden olduğu da düşünülebilir.”
DUYMA YETİSİNİ KAYBEDEN BİR MÜZİSYEN
Beethoven’ın 1797 ile 1798 yılları işitme sorunlarının başladığı biliniyor. Başlangıçta belirli frekansları duyma yeteneğini kaybettiği ancak zamanla işitme duyusunun çoğunu yitirdiği söyleniyor.
Prof Tunbridge, “Sağır olduğunu ve yüksek sesle konuştuğunu aktaran rivayetler var” diyor ve ekliyor: “Ancak durumun tam olarak ne olduğu bilinmiyor.” Bilinen şey, 1818’de insanların ne dediğini anlamasının zaten zor olduğu, bu yüzden sorularını ve yorumlarını yazmasını istediği. Yaşamının sonunda, ince bir şekilde de olsa, belirli sesleri duyabildiğine dair de bazı başka anekdotlar var.
‘MÜZİK BENİ KURTARACAK’
Beethoven zor günler yaşamış olsa da beste yapmaya devam etmiş. Çünkü ne olursa olsun hayatın kendisi için değerli olmaya devam ettiğini düşünmüş. Sanatçının müziğin onu kurtaracağına yönelik bir karar aldığı söyleniyor.
Beethoven mükemmel enstrümanının piyano olması nedeniyle sesi yükseltmek için eklenen çeşitli cihazların yardımıyla beste yapmaya devam ediyor. “Yine de Beethoven’ın en güçlü enstrümanı beyniydi” diyen Prof. Tunbridge, sözlerini şöyle noktalıyor:
“Müzisyenlerin büyük ölçüde hayal güçlerine bağlı olduklarını, kafalarındaki sesleri duyabildiklerini ve Beethoven’in çocukluktan beri müzik yarattığını unutmamalısınız. Belki dış dünyayı duyamıyordu ama zihnindeki müzik dinleme yeteneğinin bozulacağını veya müzikal yaratıcılığının azalacağını düşünmek için hiçbir nedenimiz yok.”
*Haberde yer alan bilgiler Anthony Tommasini’nin New York Times’taki ve William Marquez’in BBC’deki makalelerinden alınmıştır.