“Uygar dünyanın müziğinin tarihsel evrimi hakkında hiç fikrim yoktu ve tüm modern müziğin her şeyi Bach’a borçlu olduğunu henüz fark etmemiştim.” –Nikolay Rimsky-Korsakov
Almanya’nın tam kalbindeki Eisenach kentinin müzik direktörü Johann Ambrosius’un yedinci çocuğu 21 Mart 1685 günü dünyaya gelir. Üç kuşaktır müzikle geçinen ailenin yeni doğan bebeğine Johann Sebastian adı verilir. Amcaları da müzisyen olan Johann Sebastian ilk keman derslerini babasından alacaktır.
Yedi yaşında okula başlayan ve ilk olarak okuma yazmayı ve Latince’yi öğrenen küçük Sebastian on yaşında yetim kalır. Kendisinden on dört yaş büyük olan ve bir kilisede org çalan ağabeyi Johann Christoph onu ailesinin yanına alır ve org çalmayı öğretir. İyi bir soprano sese ve kulağa sahip olan Sebastian on beş yaşındayken Lüneberg müzik okuluna kabul edilir. Üç yıllık eğitiminin ardında da Weimar’daki bir orkestrada keman ve org çalmaya başlar.
“Herhangi bir müzik aletini çalmak kolaydır; yapmanız gereken tek şey, doğru tuşa doğru zamanda dokunmaktır, o zaman alet kendi kendini çalacaktır.”
Yeteneği ve disiplinli çalışması sayesinde dikkatleri üzerine çeken genç müzisyen kısa süre sonra Arnstadt’daki bir kilisede org çalmaya başlayacaktır. Bağımsız ruhu, kimi zaman dik başlı davranışları nedeniyle kilise yönetimiyle başı derde giren Bach, sık sık yakınlardaki Lübeck kentine izinsiz olarak gidip devrin önde gelen org ustalarından Dieterich Buxtehude’yi izlemektedir. Sonunda iş değiştirir ve Müllhausen St. Blaise Kilisesi’nde yeni bir göreve atanır. Ancak burada da ortaya koyduğu kompleks müzik aranjmanları ve yenilikçi tarzı nedeniyle yeterince basit ve alışılagelmiş bir müzik icra etmediği için kilise yönetimi tarafından sıkça eleştirilir. Dahi bestecinin en önde gelen bestelerinden“Toccato and Fugue in D minor” bu dönemde hayat bulur.
“Benim üstatlarım, içlerinde müziğe pek az ilgi ve merak taşıyan yabancı insanlardı.”
St. Blaise Kilisesi cemaatinin din ve müzik kavramlarındaki muhafazakârlığı Bach’ın ayrılmasına neden olur ve yirmi bir yaşındayken kuzini Maria Barbara ile evlenen genç müzisyen, Sachen-Weimar Dükü Wilhelm’in sarayındaki yeni görevine başlar. Yirmi iki müzisyenin görev aldığı orkestrada keman ve org çalan Bach, 1714 yılında orkestranın başına geçer. O artık Almanya’nın en önde gelen org yorumcusu olarak da kabul görmektedir.
Bach yeteneksizliğe ve küstahlığa tahammül edemezdi. Bir defasında kafasından çekip çıkardığı peruğu bir müzisyene fırlatarak “Sen bir kundura tamircisi olmalıymışsın!” diye haykırmıştı. Kuşkusuz tam bir mükemmeliyetçiydi Bach. Kalitesiz işe ve kestirmeciliğe tahammülü yoktu.
“Müzik adına ne varsa tümünün hedefi ve nihai amacı Tanrı’nın görkemi ve ruhun ferahlığıdır.”
Weimar’da Dük Wilhelm ile kardeşinin arasındaki aile içi sorunlar orkestra üyelerinin yaşamını zorlaştırmaya başlayınca, Bach 1717 yılında Köthen’in genç prensi Leopold’un orkestra şefliği teklifini kabul eder. Ancak bir önceki işvereni Dük Eillhelm Ernst müzisyenini kaptırmak niyetinde değildir. Birkaç hafta boyunca Weimar’da tutsak kalan Bach en sonunda serbest bırakılır ve yeni görevine başlar. Müziğe büyük ilgi duyan işvereninin himayesinde farklı enstrümanlar için sonatlar (üç ya da daha fazla bölümden oluşan besteler) ve konçertolar (bir çalgının teknik özelliklerini ön plana çıkarmak için, yorumcunun ustalığını sergilemesine olanak verecek şekilde bestelenmiş, orkestra eşliğinde seslendirilen, sonat formunda müzik eserleri) bestelemeye devam eder.
“Çok çalıştım. Benim çalıştığım kadar çalışan herkes aynı sonuçlara ulaşabilir.
Sosyal ortamlarda alçak gönüllülüğü ile tanınan Bach, Köthen’deyken devrin Brandenburg Dükü’ünün onuruna bir dizi konçerto besteler. Bu eserler daha sonra müzik tarihine Brandenburg Konçertoları olarak geçecektir.
Köthen yıllarında Bach, Prens Leopold ile uzun seyahatlere çıkar. Bunlardan birinde, evinden üç ay ayrı kaldıktan sonra geri dönen besteciyi kötü bir sürpriz beklemektedir. Giderken sapasağlam bıraktığı eşi Maria Barbara aniden ölmüş, dört çocuğu öksüz kalmıştır. Aradan bir yıl geçtikten sonra, otuz altı yaşındaki besteci yeni tanıştığı genç şarkıcı Anna Magdelena ile evlenir. Aynı günlerde işvereni de evlenir, ancak genç prenses müziğe kocası Prens Leopold kadar ilgi duymamaktadır. Sonuç olarak Bach ve orkestrasının geleceği tehdit altındadır.
“İşte insanın bir şeyler öğrenebileceği bir besteci!” Wolfgang Amadeus Mozart
Bach dört oğluna iyi bir eğitim sağlayabilmek ve genç karısından yeni doğacak çocuklarının masraflarını karşılayabilmek için bir kez daha iş aramaya başlar. Bu süreç Leipzig’deki St. Thomas Kilisesi’nde orgcu ve eğitmen olarak işe kabul edilmesiyle son bulur. Bach geri kalan yaşamını Leipzig’de sürdürecektir.
Bu dönemde yeniden gençlere eğitim verme durumunda kalmak Bach için zor olsa gerek. Nitekim beste yapmak varken “müzik yeteneğinden yoksun” bir sürü öğrenciyle çalışmak zorunda oluşuna dair “resmi şikâyetleri” kayıtlara geçmiştir. Bir keresinde de bir fagotçuya hançer çekmiş olduğu rivayet edilir. Bereket kimse yaralanmamıştı ve Bach’ın iddiasına göre hançer diğer adamın saldırısı karşısında kendini müdafaa amacıyla çekilmişti; fagotçunun öfkesi ise fagot çalışının Bach tarafından bir dişi keçinin bağırışına benzetilmesinden kaynaklanmıştı!
“Bach’ın müziğinde her şeyi bulursunuz.” Johannes Brahms
On altıncı yüzyılın ünlü Alman teologu Martin Luther’in reformist öğretilerinin takipçisi Lutheryen St. Thomas Kilisesi’ndeki ayinlerde icra edilmek üzere kantatlar besteleyen Bach, Barok müzik döneminde yeni bir çığır daha açmaktadır. Önceleri yalnızca vokal ya da yanlıca enstrümantal müziklerin icra edildiği ayinlerde artık orkestra eşliğinde korolar görev yapmaktadır. Bu kantatların en başarılı örneklerinden biri, Bach’ın 1734 yılında bestelediği “Weihnachts Oratorium – Noel Oratoryosu”dur.
İlginçtir, aynı yıl yani 1685’de Almanya’da doğan ve birlikte ünlenen Bach ve George Frideric Handel, yaşamları boyunca hiç bir araya gelmemişlerdir. Bir keresinde Bach’ın oğullarından biri Handel’i babasının yaşadığı Leipzig’e davet etmiş olsa da, mesleki rekabetin bir sonucu olsa gerek, bu davet cevapsız kalmıştır. 1927 – 1929 yılları arasında Bach, İncil’in farklı bölümlerini tasvir ettiği müzik tekniği kadar ruhani derinliği de olan koro parçaları ve aryalar besteler.
“Bach’da, müziğin yaşamsal hücreleri tıpkı dünyanın Tanrı’da birleştiği gibi birleşmiştir.” Gustav Mahler
Yaşı ilerledikçe, tıpkı kendinden bir asır sonra müzik tarihine adını yazdıran ancak giderek işitme yetisini kaybeden bir başka dahi Alman besteci Ludwig van Beethoven gibi, Bach’ın da görme sorunları ortaya çıkar. Bu olumsuz gelişme bestecinin müzik çalışmalarına sekte vurur. Son döneminde yarattığı eserlerin en ünlülerinden biri Mass in B Minor olmuştur.
Bir İngiliz cerrah tarafından yapılan göz ameliyatı, Bach’ın sağlık durumunu düzelteceğine tamamen kör olmasına yol açar. Bir süre sonra da, ardında yüzlerce beste, ikinci karısı Anna Magdalena’dan ancak altısı hayatta kalabilen 13 yeni çocuk daha bırakarak 28 Temmuz 1750 günü yaşama veda eder.
Uzun süre bir kilise yorumcusu ve eğitmen olarak anılan Bach’ın dehası ancak ölümünden yarım asır sonra, Mozart, Beethoven, Chopin, Felix Mendelssohn gibi ünlülerin ona duyduğu saygıyı dile getirmelerinden sonra fark edilebilmiştir.
Bach’ın bazı eserlerinin de dahil olduğu müziklerden geniş bir seçki, 1970’lerde Voyager uzay gemisiyle uzayın derinliklerine gönderilmişti. Ünlü biyolog ve yazar Lewis Thomas’a Dünya’dan uzaya hangi müziğin gönderilmesini isterdiniz diye sorulduğunda, “Johann Sebastian Bach’ın tüm eserlerini gönderirdim” diye yanıtlamıştı. Biraz durakladıktan sonra da, “Ama bu böbürlenmek olurdu” diye eklemişti.
Kaynak: Hasan Saraç – edebiyathaber.net